istihbarat ceyhun bozkurt

CEYHUN BOZKURT

Kitabın ortasından başlamayı severiz. Bu çerçevede doğrudan söyleyelim: HDP ile DEM’lenenler mutlaka kaybeder.

Bunu geçmişte bazı seçimlerde gördük.

SHP-20 Ekim 1991: 26 Mart 1989 tarihinde yapılan yerel seçimlerin birincisi, muhalefette yer alan Erdal İnönü Genel Başkanlığı’ndaki Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) olmuştu. SHP, yüzde 28,69 oy oranını yakalarken, ikinci sırada yer alan Süleyman Demirel liderliğindeki Doğru Yol Partisi (DYP) yüzde 25,13 oy oranında kalmıştı. SHP, o tarihte 8 olan Büyükşehir Belediye Başkanlıklarının 6’sını (İstanbul, Ankara, Adana, İzmir, Gaziantep, Kayseri) kazanmıştı.

İl genel meclisi seçimlerinde 22 milyon 147 bin 749 geçerli  oyun 6 milyon 354 bir 888’ini almıştı. Bu sonuç neticesinde 20 Ekim 1991 tarihinde yapılacak genel seçimlere damgasını vurması beklenen SHP, o tarihteki seçimde terör örgütü PKK’nın ilk siyasi ayağı olan HEP ile ittifak yaptı.

Seçim sonuçları SHP için hüsran oldu. Geçerli sayılan 24 milyon 157 bin 89 oyun 5 milyon 66 bin 571’ini aldı. Yüzde 20,75’e düşerken seçimi DYP ve Anavatan Partisi (ANAP)’nin ardından üçüncü sırada bitirdi. 1987 seçimlerine göre yaklaşık 800 bin, 1989 il genel meclisi seçimlerine göre ise yaklaşık 1 milyon 300 oy kaybetti.

SHP-28 Mart 2004: 12 Eylül darbesinde kapatılan CHP, Deniz Baykal liderliğinde yeniden kurulunca zaten 1991 seçimlerindeki hüsran nedeniyle SHP’nin etkisi giderek azalmıştı. Partinin parlayan yıldızı ise Murat Karayalçın’dı.

1989 seçimlerinde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Karayalçın, Erdal İnönü’den sonra SHP Genel Başkanlığı ve (DYP-SHP Koalisyon hükümetinde) Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı görevlerini üstlendi. Ancak Karayalçın şanssız bir dönemde liderliğe gelmişti. HEP’le ittifak nedeniyle yıpranan partisine bir de koalisyon yönetimindeyken 5 Nisan kararları ve terör olaylarının yoğunluğu zarar vermişti. Siyasetteki etkisi iyice kaybolan SHP, 18 Şubat 1995’te CHP ile birleşerek hukuki varlığını sonlandırdı.

İlginizi çekebilir!  Bütün hamleleri yaklaşan ecellerinin birer çırpınışına dönüşüyor

Sonrasında Murat Karayalçın 18 Nisan 1999 tarihinde yapılan yerel seçimlerde CHP’nin Ankara adayı oldu ve Melih Gökçek’e kaybetti. Baykal ile anlaşamayıp CHP’den ayrıldı ve 2002 yılında Sosyal Demokrat Halk Partisi (SHP)’ni kurdu. 28 Mart 2004 tarihindeki yerel seçimlere PKK terör örgütünün o dönemdeki partisi olan DEHAP ile ittifakla girdi. 1999’da Ankara’daki adaylığında yüzde 31,95 oy oranını yakalamışken, 2004 yerel seçimlerinde ittifakı yüzde 5,15 oranında kaldı. Kazandığı belediyeler de DEHAP seçmeninin ağırlıkta olduğu bölgelerden oldu.

Karayalçın sonra siyasetteki etkisini tamamen kaybetti. Baykal tarafından 29 Mart 2009 tarihindeki yerel seçimlerde Ankara’dan aday gösterilmesi haricinde kenarda tutuldu.

Bu iki bölümü biraz uzun tuttuk. Yakın tarihte de iki çarpıcı örneği verebiliriz.

AK Parti-7 Haziran 2015: AK Parti, Ahmet Davutoğlu başkanlığında 7 Haziran 2015 seçimlerine Çözüm Süreci ile girdi ve ilk kez tek başına hükümet kurmaya yetecek oyu kazanamadı. Çünkü o dönem yoğun eleştiriler ve gelişmeler vardı. Terör örgütünün süreci suiistimal etmesi, onlara alan açıldığı görüntüsünü oluşturdu. Örgütün o süreçte katılımı da binlercene çıkarması, şehir merkezlerinde militanların süreç devam ederken verdikleri görüntüler, HDP’lilerin artık devlete meydan okur hale gelmesi, Ayn el Arap (Kobani) olayları vs. gibi milletin tepki gösterdiği olaylar, AK Parti’ye eksi yazdı.

Teröristlerin süreci bitirmesi sonucu 24 Temmuz 2015’te operasyonların yapılması, örgütün ezilmesi ve siyasi ayağın teşhir olması 1 Kasım 2015’te yenilenen seçimlere yansıdı ve AK Parti yüzde 41’den yüzde 49 oy oranına çıktı. Bu da şunu gösterdi: Örgütle ve siyasi ayakla mücadele edip, Doğu ve Güneydoğu’daki vatandaşları rahatlatmak, onlarla kucaklaşmayı sağlamak esas belirleyici. Ayrıca örgütle mücadele milliyetçi siyasetin ve doğal olarak seçmenin desteğini beraberinde getiriyor.

14-28 Mayıs 2023: Muhalefetin HDP’nin, hatta doğrudan KCK/PKK terör örgütünün desteğiyle girdiği seçimde yaşadığı hezimet de buna örnek. O süreçte Türk siyasetine kara leke gibi sürülen bir olay yaşanmıştı. Kandil’deki terör elebaşları, bizzat seçim kampanyasına katılmış, gün aşırı muhalefetin adayına destek açıklaması yapar olmuştu. Bu da, milliyetçiliğin kalesi ve merkezi olan MHP oylarının haricinde Cumhur İttifakı’na veya AK Parti’ye muhalif olan ve kendisini milliyetçi olarak tanımlayan seçmeni muhalefetten uzaklaştırmış, seçimi 2,5 milyon oya yakın bir farkla Recep Tayyip Erdoğan kazanmıştı. Bu sonuçta Cumhur İttifakı’nın terörle mücadele dahil milli devlet politikalarını savunan ve uygulayan görüntüsüne karşın muhalefetin terör örgütünden medet umar görüntüsü çok etkili olmuştu.

İlginizi çekebilir!  Küresel Ticaret Savaşları 2.0 - Deniz İstikbal

Bunlara ek olarak 2019 yerel seçimlerinde neye hizmet ettiği belli olmayan bir şekilde terörist başının mektubunun okutulması, kardeşinin de televizyonlara çıkarılması da Cumhur İttifakı aleyhine bir durum oluşturmuştu.

Özetle seçimlerin belirleyicisi ülkücülüğün yanı sıra milliyetçi motivasyonla hareket eden milyonlarca seçmen olduğu açık. Zaten Türk milletinin kendisini Ülkücü, Atatürkçü, Muhafazakar, Ulusalcı gibi tanımlayan büyük çoğunluğunun aynı zamanda vatanperver, milliyetçi olarak kendisini tanımladığı göz önünde bulundurulursa, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemizdeki vatandaşlarımızla değil terör örgütünün siyasi ayağıyla yan yana duran gücün kaybettiğini görüyoruz.

Yani HDP’yle kim gizli-açık pazarlığa oturursa kaybediyor.

Bunu tarih göstermiş. Umarız teröre mevzi kazandırmayla sonuçlanacak bir durumla yeniden karşılaşmaz, seçim sonuçlarının terörün ve siyasi ayağının da yenildiği bir mevzide gerçekleştiririz.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.