27 kez görüntülendi.

Ceyhun BOZKURT – 27 Aralık

 

Yazı serimizin ilk bölümünde Musul’un kaybedilişi ve sonrasında İngilizlerle verilen mücadeleyi özet olarak aktarmış, 1923’te kurulan Azadi örgütü ve ilk kongresine katılan Şeyh Said ile ilgili bilgilendirmeyle dosyamıza virgül koymuştuk. Azadi örgütlenmesi ve ayaklanmanın nasıl örgütlendiğiyle devam edecektik.

Alçak terör saldırısı bir anda gündemimizin ilk sırasına yerleşti. Irak’ın kuzeyindeki Hakurk ve Metina bölgelerindeki üs bölgelerimizde 12 kahramanımızı şehit verdiğimiz saldırılar sonrasında yazsam mı ara mı versem diye düşündüm. Ancak vardığım sonuç şu: Bugünü anlamak 100 yıl öncesini bilmekten geçiyor. Çünkü Türk milletinin, Kuvayi Milliye ile birlikte çöpe attığı 100 yıllık planı yeniden hayata geçirmek isteyenler bugün PKK’yı aparat olarak kullanıyor.

Geçmişte de başka başka saldırıları kullandıkları gibi.

İşte bu planın 100 yıl önceki aparatlarından, Azadi örgütlenmesini anlatmaya başlayalım.

***

Tanzimat, Islahat fermanları ve 1. ve 2. Meşrutiyet süreçleri, Osmanlı içindeki etnik hareketlerin yoğunlaşmasının önünü açmıştır.

Fermanlar dış müdahaleyi artırırken, Meşrutiyet süreçleri de “özgürlük” propagandasıyla etnik Kürtçü hareketlerin serbest hareketini beraberinde getirdi. Bu çerçevede isyanlar ve örgütlenmeler birbirini kovaladı. Bedirhan Bey ve Şeyh Ubeydullah isyanları arasında yaklaşık 40 yıl bulunmaktaydı. Daha sonra özellikle Kurtuluş Savaşamız ve Cumhuriyet kurulduktan sonrasında isyanlar öne çıktı.

Örgütlenme olarak da Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki ilk yasal etnik Kürtçü  örgütlenme, 1908’de Diyarbakır’ da kurulan “Osmanlı-Kürt İttihak ve Teraki Cemiyeti”‘dir. Aynı yıl İstanbul’da “Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti”, 1918’de de en bilineni olan “Kürt Teali Cemiyeti” (KTC) kuruldu. Cemiyetin yayın organları Jîn dergisi, Serbestî gazetesi, Kürdistan dergisi, Rojî Kurd, Bangî Heq ile Bağdat’ta çıkarılan Kürdistan dergileridir. 1919’da “Kürt Neşr-i Maarif Cemiyeti” ve “Kurd Hêvî Cemiyeti”, “Kürt Kadınları Teali Cemiyeti”, “Kürt Milli Fırkası” kuruldu. 1920’lilerin ortasında Seyit Abdülkadir ve yandaşlarını otonomiden yana uzlaşmacı bulan ve bu nedenle “Kürt Teali Cemiyeti”nden ayrılan, başını Bedirhanilerin çektiği “Bağımsız Kürdistan” yanlısı aydınlar “Teşkilat-ı İçtimaiye Cemiyeti”ni (TIC) kuruldu.

Söz konusu bu cemiyetlerde, gazete ve dergilerde, çalışan, kurucu ve üye olan çok kişilerden bazılarını şöyle sıralamak mümkün: Seyit Abdulkadir, Dr. Şükrü Sekban, Babanzade Naim, Mehmet Ali Bedirhan, Ferit Fuat Paşa, Babanzade Şükrü, Müküslü Hamza, Mevlanazade Rıfat, Mehmet Şefik, Mehmet Mihri, Emin Ali Bedirhan, Mithat Bey, Bediüzzaman Said-i Nursi, Dr. Abdullah Cevdet, Şerif Paşa, Fuat Temo, Cerrahzade Memduh Selim, Kerküklü Necmettin Hüseyin, Abdülaziz Baban, Mutkili Halil Hayali, Prof. Babanzade İsmail Hakkı, Yusuf Ziya, Kemal Fevzi, Cemil Paşazade Kadri (Zinar Silopi) ve Ekrem, Koçgirili Alişan, Dersimli Alişêr, Dr. Nuri Dersimi vs.

Başta Kürt Teali Cemiyeti olmak üzere kurulan örgütlerin esas amacı, Birinci Dünya Savaşı sonrasında kaybedip bölüşülen Osmanlı coğrafyasından pay kapmaktı. Oysa Batılı emperyalistler Kürtçü örgütlerin gözünün olduğu coğrafyada bir Ermenistan kurmaya çalışıyordu. Bunun üzerine Kürt Teali Cemiyeti başta olmak üzere etnik Kürtçüler, Paris Barış Konferansında bulunmak dahil çok sayıda girişim yaptılar. Hepsini boşa çıkaran ise Türk milletinin, Kuvayi Milliye ve onun komutanı Mustafa Kemal liderliğinde başlattığı direniş oldu.

Sevr çöpe atılmış, Kuvayi Milliye, etnik Kürt milliyetçilerinin de gözünü diktiği topraklarımızı düşmandan ve düşmanın aparatlarından temizlemişti. Artık bütün zenginlikleriyle Türklerin yeni bir devleti vardı: Türkiye Cumhuriyeti.

Doğal olarak saydığımız tüm örgütlenmeler tarihin çöp sepetine atıldı. Kuruluş senedimiz antlaşmanın yapıldığı Lozan’da süreç içinde büyük kavga verdiğimiz başlıklar vardı. Bunlardan biri Musul’un Türkiye Cumhuriyeti’ne dahil edilmesiydi. İngilizlerle çetin bir mücadele verildi. Sovlet Kürdologlarından M. S. Lazarev, Lozan’da İngilizlerle verilen mücadelenin detaylarını “Emperyalizm ve Kürt Sorunu (1917-1923)” kitabında detaylı bir şekilde aktarmakta.

Önemli bir gelişme de Kurtuluş Savaşımız sürerken yaşanıyor. Kürt aşiretleri, işbirlikçi örgütlerin ve şahısların tüm baskılarına rağmen Kurtuluş Savaşı’nı desteklemiş ve vatan savunmasında yer almıştır. Örneğin emperyalistlerin savaş sonrası paylaşımının altyapısının oluşturulduğu Paris Barış Konferansı’nda Şerif Paşa ile Ermenilerin temsilcisi Bogos Nubar Paşa arasında bugünkü İç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemizin paylaşımını içeren anlaşmaya Kürt aşiretleri büyük tepki göstermiştir. Balaban Aşiret Reisi Paşa Bey, Başuranlı Aşiret Reisi Yusuf, Bal Aşiret Reisi Eyüp, Medanlı Aşiret Reisi Çiçek, Görçeli Aşiret Reisi Yusuf, Abbas Aşiret Reisi Seyid Ali, Rol Aşiret Reisi Hasan, Şadi Aşiret Reisi Yusuf, Zişanlı Aşiret Reisi Muhsin tarafından imzalanan ortak açıklamada şöyle denilmiştir:

İlginizi çekebilir!  Hasta ve Refakatçisi

“Gazetelerden öğrendiğimize göre, şu anda Paris’te oturan ve Kürt olduğunu iddia eden Şerif Paşa, Türkiye’deki entrikalarında başarılı olamadığı için, Bogos Nubar ile birlikte, gerçekte kişisel çıkarları için çalışmasına rağmen, güya bağımsız Kürdistan için Barış Konferansı’na başvurmuştur. Bu nedenle Barış Konferansı’na bildiririz ki Kürtler, soy ve din olarak Türklerle aynı ülke içerisinde birleştikleri yasal kardeşlerdir. Osmanlı Hükümeti’nden başka hiç kimsenin Kürtler adına konuşmaya hakkı yoktur ve hiç kimse onlara canlılık veren duyguların yorumcusu olamaz. Osmanlı tarihi içinde Kürtler hakkında hiçbir ayrım yapılmamıştır ve bütün savaşlarda Kürtler, Türklerle birlikte ön saflarda kanlarını akıtmışlardır. Acaba Rus orduları ülkemizden çekildikten sonra, Ermeniler tarafından katledilen Müslüman halkın % 80’inin Kürt olduğunu bugün Bogos Nubar’la uzlaşan Şerif Paşa bilmiyor mu? Öyleyse Ermenilerle işbirliği yapma çabaları sonuçsuz kalacaktır. İmparatorluk topraklarından bir kısmını ayırıp Kürtlere vermek, gelecekte Ermenilere yeni bir ülke hazırlamak demektir.

Barış Konferansı’nın dikkatine sunarız ki, bizi Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayırmak için varlığımızdan hiçbir şey bırakmaksızın yok etmeleri gerektiğini kendilerine bildiririz.(Bilal Şimşir, “Kürtçülük – 1″, Bilgi Yayınevi, 2007, s. 310).

Özetle etnik Kürtçüler tüm çabalarına rağmen, Osmanlı İmparatorluğu’nun bölüşülmesinde istediklerini alamamışlardır. Kürtler ve aşiretlerin büyük çoğunluğu, emperyalist saldırıya karşı diğer kardeşleriyle birlikte içinde bulundukları Türk milletinin mücadelesine destek vermişlerdi.

Diğer örgütlerin etkisizleştiği bir dönemde yeni bir örgütlenmenin altyapısı oluşturulmuştu. Bu örgütlenmenin, öncesindekilerden farklı bir yönü vardı. Çoğunluğu kalburüstü şehirlilerden çok Hamidiye Alayları kökenli askerlerden oluşmaktaydı. 1923 yılında kurulan bu örgütün adı Azadi’diydi. Örgütün kurulmasında öne çıkan lider isimlerin başında aşiret okulunda yetişmiş, Hamidiye Alaylarında görev yapmış olan Osmanlı subayı Miralay Cibranlı Halit Bey  vardır. Beraber hareket ettiği kişilerle beraber, doğu illerimizin bir kısmını içeren bir devlet kurma hayaliyle harekete geçmişti.

Halit Bey, geçmişten bu yana gizli ajandaya sahiptir. Ancak Kürtler arasında din ve aşiret bağlarının çok güçlü olması nedeniyle tabana yayılmak için din kartını sahaya sürmekteydi. Mehmet Şerif Fırat, Doğu İlleri ve Varto Tarihi kitabında bu durumu şöyle aktarmaktadır:

“Varto, Karlıova, Malazgirt, Bulanık, Hınıs ilçelerinde şeyh ve hocalarla görüşerek ve onlara dinin, şeriatın kalkacağını aşılayarak idareleri altındaki yerlerde Milli Kongre aleyhinde muzır propagandalar yapıp halkı zehirliyordu.”

Zaten Cibranlı Halit Bey’in eylemlerinden kuşkulanan Kazım Karabekir Paşa, 19 Ağustos 1919 tarihinde onu kıta hizmetinden çekmiş ve “miralaylık rütbesi baki kalmak şartıyla, Kolordu Divan-ı Muhasebat Komisyonu Reisliği göreviyle Erzurum’da alıkoymuştu. (İhsan Ş. Kaymaz, “Musul Sorunu/Emperyalizm ve Kürtler”, Kaynak Yayınları, Birinci Basım, Ocak 2014, s. 445)

İNGİLİZLERLE TEMAS

Özetle Cibranlı Halit Bey bir hazırlık içindeydi. Azadi örgütünün kuruluş süreciyle hazırlık aşaması eylemliliğe dönüştü.

Nesturi ayaklanmasının başladığı Ağustos 1924 ile Şeyh Sait ayaklanmasının sona erdiği Nisan 1925 tarihleri arasında toplam 5 yüzbaşı, 6 teğmen, 2 çavuş ve 13 er Türk ordusundan kaçarak İngiliz makamlarına sığınmışlardır. İngilizler Azadi ile ilgili bilgileri de büyük ihtimalle bu kaçak askerleri sorgulayarak edinmişlerdir.

İlginizi çekebilir!  Dünyada Geliri Adil Dağıtmak Mümkün mü?

İngilizlerin Doğu Anadolu’da bir Kürt bağımsızlık hareketinin örgütlendiğinden bilgi sahibi olduklarını ve bu örgütle bağlantı kurduklarını 1924 yılı başında yazılan bir istihbarat raporundan öğreniyoruz. İngilizlerin Bağdat’taki Yüksek Komiser Vekili Henry Dobbs, Türk ordusunda görev yapan ve İngiliz casusu olduğu anlaşılan Arap kökenli bur sibayın kaleme aldığı “Türk seferberliği” ve “Türkiye’deki Kürtlerin Durumu” başlıklı iki bölümden oluşan “çok gizli” raporu 20 Şubat 1924’te Londra’ya iletti.

İngilizler hareketliliğin bir ayaklanmayla Türklerin Musul mücadelesine zarar vereceğini öğrenmişlerdi.

Devam edeceğiz…

***

KULİSLER HAREKETLİ

Artık seçim sürecine yönelik gün sayma yoğunlaşınca aday adayları ile ilgili çeşitli kulis bilgileri yayılıyor.

Zaten çok sayıda isim görüyoruz. Gerek Cumhur İttifakı’nda, gerekse de muhalefet partilerinde (HDP-DEM harici CHP açısından artık ittifak demek şu aşamada zor) hazırlıklar ve bazı adayları duyuru süreci hızlandı.

Muhalefetle başlayacak olursak CHP ve HDP-DEM arasında gizli bir pazarlığın parmak izlerini görüyoruz. Şimdiye kadar açıkladıkları yerlerin birkaç yer hariç tamamına yakınının çakışmaması, aktardığımız gibi gizli bir ittifakın parmak izi niteliği taşıyor. Örneğin kulağımıza gelen HDP-DEM Adana’da CHP’den Seyhan’ı istiyor. Zaten terör örgütünün siyasi ayağı Seyhan’da aday açıklayacağını duyururken CHP’den henüz bir açıklama yapılmadı.

Başka yerlerin birçoğunda da aynı anda aday açıklamadılar.

Bu nedenle gizli bir pazarlığın yürüdüğünü düşünecek çok şüpheli hareketler var.

Cumhur İttifakı’na gelince. AK Parti ve MHP’de yol haritası açıklandı.

İki Büyükşehirde MHP, gerisinde AK Parti aday çıkaracak ve ittifak bu adayları destekleyecek. Kalan 51 ilin 29’unda da yine ortak aday belirlenecek. 22 ilde ise iki parti bağımsız olarak seçime girecek.

En çok merak edilen ise adayların kim olacağı?

Basına yansıyan ve kulağımıza gelen isimleri harmanlayarak birleştirirsek;

– İstanbul için çok sayıda isim konuşuluyor. Murat Kurum’dan Tevfik Göksu’ya, Selçuk Bayraktar’dan Ergün Turan’a kadar… Daha da sayılacak çok sayıda önemli isim var. Ancak aday sır gibi saklanıyor.

İlçelerde de Büyükçekmece’de Veliddin Küçük aday adayı. Geçen dönem aday açıklanana dek en güçlü adaydı. Ancak Mevlüt Uysal oradan aday gösterilince liste dışı kaldı. Bu seçimde de ismi gündemde. CHP’li mevcut başkan Hasan Akgün’e karşı güçlü olduğu söyleniyor.

Yine Beylikdüzü’nde AK Parti’den aday adaylığı için güçlü isimlerden Ekrem Kap bulunuyor. Özellikle Beylikdüzü’nde CHP çok başarısız bulunuyor. Bu nedenle burası da önemli.

– Ankara’da merkez için isimleri geçenler arasında Adil Karaismailoğlu, Turgut Altınok ve Murat Köse var. Burada da isim sır gibi saklanıyor.

Ankara Gölbaşı’nda mevcut başkan ve MHP adayı Ramazan Şimşek’in devam etmesi ihtimali yüksek görülüyor.

– Malatya’da da Öznur Çalık ile mevcut başkan Selahattin Gürkan’ın ismi öne çıkıyor. Öznur Çalık, uzun dönem AK Parti’de Malatya milletvekili olarak görev aldı ve kentte bilinen bir isim. Selahattin Gürkan’ın da kentte muhalefet seçmeninin dahi takdirini kazandığı belirtiliyor. Her halükarda AK Parti Malatya’da da güçlü bir isimle seçime girecek gibi duruyor.

– Aydın’da muhalefetin ne yapacağı henüz belli değil. Bülent Tezcan mı mevcut başkan Özlem Çerçioğlu mu aday olacak, iç çekişme sonucu belli olacak. AK Parti’de ise merkez ve ilçelerde toplam 36 aday adaylığı başvurusu yapıldı.

Bunlardan öne çıkanlar yerel dinamiklere göre belirlenecek.

Nazilli’de ise Kürşat Engin Özcan’ın ismi öne çıkıyor.

Ama tabii bu isimler kulislerde konuşulanlar. Son kararı Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan karar verecek. Elbette ortak girilen yerlerde Cumhur İttifakı ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli ile birlikte…

 

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.