Abdullah YILMAZ – 04 Eylül 2024
“İmandır o cevher ki, İlâhî ne büyüktür!
İmansız olan paslı yürek sînede yüktür!”
Selamlama yazımızı saymazsak bu yazımız ilk sayılır ve ilk yazımda bir metro istasyonunun çıkışında su satan çocuğun, merdivenin karşısındaki rakibi çocuğu göstererek, “abi ben Türk’üm o Suriyeli” diyerek suyunu pazarlamasını ele alacaktım. Ancak, canımızı yakan, moralimizi bozan, enerjimizi söküp atan o kadar hadise yaşıyoruz ki, ne yazıp ne konuşacağımızı da şaşırıyoruz.
Efendim, bendeniz kendimi bu ülkede yaşayan inançlı çoğunluğun içinde görmekteyim elhamdülillah. Malumunuz ülkenin asli unsuru olan inançlı insanlar yakın tarihimizde türlü zulümlerle karşı karşıya kaldı. Bereket ki, son yirmi yıldır bu zulümler birer birer ortadan kalktı ve özgürlük içerisinde yaşayabileceğimizin farkına vardık.
Bu 20 yıllık süreçte de türlü hadiseler yaşadık. Bu özgürlük ortamından, seçimle iktidara gelmiş kadrolardan rahatsız olan dışarı bağlantılı içerideki bir takım çevreler boş durmadılar. Bazen hukuk sistemindeki açıktan, bazen postallardan, bazen terörden ve bazen de sokağı karıştırarak bu ortamı değiştirmeye yeltendiler. Milletimiz her defasında ağızlarının payını bir şekilde vererek bu adımları anlamsız hale getirdi. En son 15 Temmuz’da çıplak elleriyle fiilen müdahale ederek iradesini kararlı bir şekilde ortaya koydu. Gerekirse yine koyacağından kimsenin endişesi olmasın!
Bizler, tabii ki varlığımızdan rahatsız olan, kuyruğu ihtiyaca göre her yere bağlanan, içimizdeki imandan da rahatsız olan bu cenahın tutumlarının farkındaydık. Her birimiz bu bahsettiklerimizi türlü örneklerle yaşayarak öğrendik, tecrübe ettik. “Farklılıklarımız zenginliğimizdir, biz kimsenin yaşam tarzına karışmayalım, başkaları da benim yaşam tarzıma karışmasın. Bağımsızlığımızın sembolü olan ezanımıza ve bayrağımıza göz dikmesinler, Önderimiz ve Alemlere Rahmet Peygamberimize dil uzatmasınlar, inancıma saygılı olsunlar” diye düşünüp o şekilde hareket ettik. Ancak hiçbir zaman bahsettiğimiz taraflar buna dikkat etmediler!
TÜRKİYE ESKİ TÜRKİYE DEĞİL
Geçen yirmi yıl içerisinde aleni yapamadıkları şeyleri bu sıralar açıkça yapmaya başladılar ne hikmetse. Sanki bir yerlerden işaret almış gibi yapılan bu hareketler ana muhalefet gibi yapılardan da destek karşılığı gördü ve görüyor. Geldiğimiz noktada ülkenin Cumhurbaşkanına züppe ifadesiyle hakaret edecek kadar seviyeyi aşağıya çekenler, yine o Cumhurbaşkanına oy verenlere hakaretler savuranlar, her fırsatta inançlı insanların değerlerine saldıranlar; kendisi gibi düşünmeyenlerin hukukunu hiçe saymaya devam ediyorlar. Kanunlarımız ülkeyi bu şekilde geren hareketlere şöyle esaslı bir cezayı da öngörmüyor maalesef. Polis ön kapıdan alıyor, savcılarımız arka kapılardan salıyorlar. Benzer suçları beri taraftan birileri yapınca başına gelmeyen kalmıyor, bu da işin başka bir boyutu!
Geçtiğimiz aylarda Eminönü meydanında Kelime-i Tevhid bayrağı taşıyan bir kişiye atılan yumruğu hatırlarsınız. Ya da aklıma her geldiğinde sinirlerimi geren Ataşehir’de samuray kılıçla zombileşmiş bir alçak tarafından öldürülen başörtülü genç mimar hanımı da hatırlarsınız. Yakın zamanda Eskişehir’de cami bahçesindeki bıçaklı saldırıyı da hatırladınız mı? Hangisini örneklendireceğimizi şaşırıyoruz. Günlük yaşamın içindeki magandalıkların ötesinde olaylar bunlar. Ezan okuyan müezzine saldıranlar, kutsallarımıza hakaret edenler, değerlerimize saldıranlar… Sanki birileri bir yerlerden bir takım planları uygulamaya almış gibi bir hava var ortamda. Yerel seçimlerde gördüğümüz sonuç, pervasızlığın kurumsallaşmasına da sebep oluyor, bunu da görmüyor değiliz!
Bunu Sn. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da muhakkak görüyordu ve artık ciddi boyuta gelmiş olacak ki, 30 Ağustos günü attığı X paylaşımıyla hem uyarılarda bulundu, hem de birlik beraberlik mesajı verdi. Yine Ak Parti Genel Sekreteri Fatih Şahin son günlerde yaşadığımız değişik örneklerden yola çıkarak ciddi uyarılarda bulundu. Nasıl bir zihniyetle karşı karşıyayız ki, ülkesini en iyi şekilde temsil edip itibarımızı artıran bir sporcumuzun annesinin başörtüsünden yola çıkarak iğrenç yorumlar yapıyorlar! Görev almış olan hakimin başörtüsünden dolayı reddi hakim başvurusu yapabiliyorlar! Kılık kıyafetinden dolayı spor tesislerine almamaya cesaret edebiliyorlar! Örnekler çok, birçoğunu da çabucak unutuyoruz…
Belli ki yukarıda da zikrettiğim gibi bir yerlerden düğmeye basılmış. Türk toplumunun sinir uçlarıyla oynamaya niyet etmişler. Bu millet feraset sahibidir ve bu oyuna gelmez. Uç noktalarda gezinen Çin malı gibi dandik aparatların gücü ortalığı karıştırmaya yetmeyecektir!
Ancak her fırsatta demokrasiden, insan haklarından dem vuran ve kurucu irade olmakla övünüp bunu bir sopa gibi kullanmaktan da geri durmayan CHP’nin tavrı aklı alır gibi değil! “Ülkenin Cumhurbaşkanına ve seçmenine hakareti kabul edemeyiz” demeleri gerekirken hakaret sahibini özel misafir olarak baş köşeye oturtuyorlar. Peki burada bir iyi niyet olduğundan bahsedilebilir mi?
Diğer taraftan, başkanı olduğu kurumu yönetmekten aciz, her gün yeni bir felaket korkusuyla bizi baş başa bırakan İstanbul’un belediye başkanı, foyaları meydana çıkınca, metrobüs kazasında insanlar vefat edince, su yüzüne çıkmak için sağa sola sataşabiliyor. Seçildiğinden beri camide görmediğimiz beyefendi, şimdi hutbe üzerinden gündem değiştirebiliyor. Aklımızla alay etmeyin beyler! Vaniköy’deki kaçak yapının daha hesabını vermedin sen! Paris’teki cümle tayfanızla yaptığınız ve sponsorlarını merak ettiğimiz pahalı gezinin üzeri de küllenmedi henüz. Milleti bu kadar keriz yerine koymayın! İstanbul halkı en güzel hizmeti alacak kadar güzel bir halktır ve hizmete odaklanın. İşinizi yapın.
Son söz, 1071’den beridir bu topraklarda var olan, gerektiğinde yedi düvelin saldırılarına göğüs germiş göğsü iman dolu aziz milletimiz, huzur istemekte. Türkiye artık eski Türkiye değil, bunu da belirtelim. Ülke olarak gönül coğrafyamızı da kuşatarak dünyadaki adaletsiz sitemin karşısına dikilmek derdindeyiz biz. İdeallerimiz ve iddiamız büyük. Ama içeriden ayağımıza dolanan aparatlar canımızı sıkmamalı. Cevher olan imanımızın gereklilikleridir derdimiz. Ne mutlu ülkesini ve milletini seven güzel insanlara, vesselam…