Haydar AS – 10 Ağustos 2024
Yüksek girdilere rağmen bin bir emekle yetiştirilip belki bu sene kazanırım diye üretilen tarım ürünleri maalesef bu yılda çiftçinin kabusu olmaya devam ediyor.
Bakıyorum da ülkenin dört bir yanında üretilen farklı ürünler çiftçiyi bir türlü mutlu etmiyor.
Kuraklıkla boğuşan ayçiçeği üreticisi mi dersin,
Açıklanan alım fiyatlarından memnun olmayan çay üreticisi mi dersin,
Tarlada çürümeye terk edilen karpuz ve domates üreticisi mi dersin,
Tarımsal üretimde başı çeken arpa ve buğdayda yüksek girdilere rağmen alım fiyatlarının geçen yılla aynı olup çiftçinin borç batağına sürüklenmesi mi dersin,
Tüm bu sıkıntılar yetmezmiş gibi, meydana gelen dolu, sel, fırtına gibi nedenlerle ürünü bir anda yok olan çiftçiler mi dersin…
Velhasıl bu yıl da üretici mutlu değil.
Ürettiği ürünlerde oluşan yüksek rekolteye rağmen maalesef çiftçilerimiz mazot ve gübre parasını karşılamayacak duruma gelmiştir.
Böyle giderse tıpkı hayvancılıkta olduğu gibi tarımsal üretimi de bitirecek duruma geleceğiz.
Maalesef yıllardır ufak tefek pansumanlarla tedavi edilmeye çalışılan bu sorun bir kangrene dönüşmüştür.
Devletin vermiş olduğu bir takım destekler dışında çiftçinin sorununu çözememesi üreticinin, tüccarın insafına terk edilmesine neden olmaktadır.
Sorun üretimde değil, bu topraklar ne ektiysen sana misliyle verecek kadar mümbit…
Sorun elbette ki yönetimde, yönetememek de!
Bugüne kadar yapılan tarım politikaları sorunu çözemediği gibi gittikçe sorunu büyütmektedir maalesef.
Artık ülkemizde her gelen Tarım Bakanı’nın farklı uyguladığı politikaları bir yana bırakıp, gelenin keyfine göre muamele etmeyen bir “tarım anayasası” çıkarmak elzem olmuştur.
Tarlada işçilik maliyetini bile kurtaramadığı için toplanmayıp çürütülen ürünler maalesef sofralarımıza yüksek fiyatlardan girmektedir.
Bu durum, işin sadece üretim girdileri ile sınırlı olmadığını, aynı zamanda soframıza ulaşana kadar lojistik girdilerinde yüksek olmasını gösteriyor bizlere.
Tarladan sofraya kadar olan süreçte;
Tüccar kazanıyor,
Nakliyeci kazanıyor,
İşçiler kazanıyor,
Komisyoncu kazanıyor,
Pazarcı kazanıyor,
Fakat asıl kazanması gereken üretici hesaba oturduğunda bırak kazanmayı zarar bile edebiliyor.
Bu zincirin üreticiden tüketiciye kadar olan bölümünde sağlıklı bir işleyiş olmadığı aşikar.
Daha düne kadar 100 ila 150 TL arasında satılan taze fasulye bugün toplama masrafını bile karşılamıyorsa birileri bu işten büyük kazançlar elde ediyor demektir.
Para etmiyor diye limon ağaçlarını meyvesiyle birlikte kesen çiftçilere bugün 150 lira olan limon fiyatını nasıl açıklayacağız.
İhracat desen ayrı bir muamma, yüksek verim elde etmemize rağmen düşük kaliteli ürünlerimiz maalesef sınır kapılarından geri dönerek ciddi zararlar oluşturmaktadır.
Bu da bize çiftçinin bu konuda iyi eğitilemediğini göstermektedir.
Bu cennet vatanda tarımsal üretimin her türlüsünü yapabilmemize rağmen hem üretici hem de tüketici mutsuz ise ortada ciddi bir yönetim sorunu var demektir.
Hükümete düşen görev üreticiyi ve tüketiciyi bu insafsız tüccarların eline düşürmeden akıllı bir politika izleyerek üreticisinden tüketicisine kadar herkesin mutlu olduğu bir piyasa oluşturmaktır.
Bugünü yarın etmeden bu konunun gündeme alınıp bir an önce çözüme ulaştırılması kaçınılmazdır.
Karacabey’de çiftçinin feryadını duyurmak için başlattıkları eylemin siyasi şova dönüşmesine rağmen doğru ve yerinde bir tepki olarak değerlendirirken bu tür protestoların ülke geneline yayılıp farkındalık oluşturmasını çözüm açısından gerekli görmekteyim.