Ferhat ÜNLÜ – 24 Temmuz 2024
Kademeli vaka artışlarıyla son üç yılın, ama özellikle son 12 ayın başat gündem maddelerinden biri, yerine göre birincisi sokak köpekleri meselesi. Gün aşırı, hatta neredeyse her gün en azından yaralamalı, kimi zaman da ölümlü sokak köpeği saldırısı vakalarıyla karşılar hale geldik.
Peki, bu; nasıl böyle oldu? Yani misal bundan çeyrek asır, hatta 10 yıl önce böylesine sık yaşanmayan sokak köpeği saldırıları nasıl bu kadar sık yaşanır hale geldi. Cevabı basit: Sokak köpeklerinin popülasyonu arttı.
Yani bugün sorun, Meclis’te tartışmalara neden olsa da haklı bir yasa değişikliği ile çözülebilir hale geldiyse -ki yasa, sihirli değnek değil, uyum içinde uygulanması önemli; bu anlamda sorun çözülmüş sayılmaz- sebebi hormonlu çoğalmadır. Bu saatten sonra milletin kahir ekseriyetinin gerekli gördüğü bir yasada devletin geri adım atma lüksü yok.
PROBLEMİN BÜYÜMESİNİ İZLEYEN ‘MAMA MAFYASI’
Keşke bu noktaya gelmeden çözülseydi; hayvanların bir kısmı Ötanazi ve uyku ile yaşam döngüsünden çıkarılacak. Bu noktaya gelmesinin de sebebi; ‘mama mafyası’nın köpek nüfusunun çoğalmasına işine geldiği için göz yumması, hatta yapabildiği yerde bunu bilakis gizliden gizliye teşvik etmesi.
Bu kesim, köpek nüfusunun hormonlu büyümesini beş yıl boyunca seyretti, teşvik etti. Öyle ki köpekler bu çoğalma hızıyla giderse 2030’da 50 milyona ulaşacak hale geldi. Konu, zaten devletin görüş alanının dışındaydı; devlet, ilk zamanlar konuyu görmüyordu bile. Sorun; milletin derdi hali gelmeye başlayınca bir nebze görmeye başladı devlet.
Peki, meseleyi yakından takip edenler görmüyor muydu, bilmiyor muydu? İlgili Sivil Toplum Kuruluşları elbette hormonlu büyümenin farkındaydı. Sonradan sorun olacağını bile bile dur demediler. Çünkü işin içinde para vardı.
Para saikiyle bu kesim, toplumun geniş bir kesiminde karşılığı olan son yılların yükselen toplumsal trendi hayvan sevgisini, giderek bir ideolojiye dönüşen Animalizm’i sömürdü.
Ve sonunda haddini aşan zıddına döndü. Lobiler, ‘hayvan sevgisi’ni paraya tahvil etti. Paraları zimmetine geçirenler de var MASAK’ın araştırmalarına göre… “Köpekler itlaf edilirse kentlerde fareler cirit atar” diyenler var yasaya karşı çıkmak için. Fare popülasyonu kedi popülasyonu ile ilgili. Kedilere de kimsenin bir şey dediği yok. Yasa, kedileri kapsamıyor. Çünkü kediler sürü halinde çocuk ve yaşlılara saldırıp onları öldürmedi.
BELEDİYELERE BÜYÜK İŞ DÜŞECEK
Sorun sürdürülemez hale gelince her ne kadar bizim coğrafyamızda insan hayatı ucuz olsa da artık insanların canına tak etti. Tedbirler gündeme gelmeye başladı.
İlk ve en acil tedbir kısırlaştırma; ama bunun tek başına yeterli olmayacağı da açık. Yeni yasa gereği, saldırgan köpeklerin veteriner gözetiminde uyutulması gündeme gelecek. Ötanazi kavramı kullanılıyor ve bu yanlış deniliyor. Ötanazi, bireyin kendi tercihiyle hasta yatağında büyük uykuya yatırılması demek. Hayvanın böyle bir bilinci yok deniliyor, ki doğru.
Yapılacak düzenleme, 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öngören kanun teklifi olarak geçiyor. Tasarıya göre büyükşehirler başta olmak üzere bütün il ve ilçelerde toplama ve kısırlaştırma merkezleri kurulacak. Hali hazırda hizmet veren barınakların durumu iyileştirilecek ve yeni barınaklar yapılacak.
Tasarıya göre her belediye, barınaklarında bulunan köpeklerin fotoğraflarını çekip internete koyarak hayvanları sahiplendirme çalışacak. Sahiplenme süreci ilandan sonra 30 gün. Belediyelere ve gerçek hayvanseverlere bu süreçte çok iş düşüyor.
HAYVAN SAHİPLENMEK DE KOLAY DEĞİL
Bununla birlikte sahiplenme de o kadar kolay değil. Misal kedi besleyen evler, aileler var. Şimdi kedi besleyen bir aile, köpeği nasıl sahiplenecek? Hali hazırda köpek besleyen ya da hiç köpeği olmayıp almak isteyenlerden sahiplenenler olabilir. Ama bunun da aile, kişi açısından ekonomik, psikolojik pek çok parametreye uygun olması gerekiyor. Bir başka deyişle ekonomik gücü yetmeyecekse hayvan sahiplenemez gerçek hayvansever de…
Devlet bu köpeklerin ıslah edilmeyecek olanlarını alıp baksa, kısırlaştırmasa da bunun da milyarlarca dolar maliyeti olur. Bu ekonomik krizde devlet de kasayı bu iş için boşaltmaz istemez.
Yani hem sorunun başlangıç ve gelişim evrelerindeki ekonomik altyapı kökleri, hem de bugün geldiği noktada devletin iktisadi imkânlarıyla çözümünün talep edilmesi, meselenin ekonomik boyutuna tekabül ediyor. Arada kalan evrede sorunun ertelenmesinin sebebi de ekonomikti.
İlkokul kompozisyonu terminolojiyle söylersek işin girişinde de, gelişmesinde de, sonucunda da para var. Ama artık sorun; hiçbir lobinin, ne parayla ne de propaganda gücüyle perdeleyebileceği boyutlarda değil. Mesele, orayı çoktan aştı. Zaman, çözümü dayatır hale geldi. Dolayısıyla buradan geriye dönüş olmayacaktır.