Ferhat ÜNLÜ – 09 Mayıs 2024
Zamanı ölçmekte kullandığımız saatin göstergeleri olan Akrep ve Yelkovan, bana hep; bizim tarihimizdeki hain-kahraman retoriklerinin ifrat-tefrit ikileminde bir uçtan diğer uca salınmasını çağrıştırmıştır.
Türkiye’den hariç dünyanın hemen hiçbir ülkesinde birbirine kökeni böylesine uzak iki kavramın; içi içe geçercesine birlikte kullanıldığına şahit olunmaz.
Akrep; kelime kökeni olarak Arapça kökenli ‘akrab’dan gelir; sivri uçlu çengel anlamındadır; bildiğimiz literal manasıyla akrebe ismini veren de zaten sivri uçlu zehirli iğnesidir.
Yelkovan ise Türkçe kökenlidir ve muhtemelen boş geçen, havai anlamındaki ‘yel koğan’ sözcüğünden türemiştir. Yelmek fiili, hızlı gitmek anlamına gelir, Yelkovan zamanın ölçümünde Akrep’ten daha hızlı hareket ettiği için bu ismi almıştır.
HAİN-KAHRAMAN RETORİĞİNİN SAKINCALARI
Bizde hain-kahraman ikilemi, tıpkı Akrep-Yelkovan gibi bıçak sırtı bir dengeye dayanır. 2011 yılında yayımlanan Kötü Roman adlı romanımda kahraman-hain dilemmasını biri emniyet istihbaratçısı, diğeri akıl almaz terör eylemleriyle yüzlerce kişiyi katleden bir bireysel terörist olan iki kardeş arasındaki hesaplaşmayla anlatmıştım. Orada polis olan karakter, terörist kardeşine “Neden?” diye sorar. “Bütün bunlar neden?” Diğerinin cevabı şöyledir:
“Tarihimizin hain dediği hiç kimse bana benzemiyor. Onların niyetleri, fikirleri ve yöntemleri külliyen farklı. Benim sayemde gerçek bir hainle karşılaşmış olacaksınız ve bir daha birine hain derken 40 kere düşüneceksiniz.
Tarihi haddinden fazla hain ve kahramanlarla dolu milletlerin de bir türlü tedavi edemedikleri kronik yaralarla cebelleşen hasta milletler olduğuna inanırım. Ve çok dikkatli kullanılması gereken bu iki önemli kavram, aklımıza, hafızamıza ve üslubumuza güçlü, sinsi bir zehir gibi yavaş yavaş siner. Ulu Önder; Çerkes Ethem, Salih Sami, Kazım Karabekir, Kara Kemal, Rauf Orbay gibileri tasfiye etmek mecburiyetinde kalmıştır. Ama bu, bizzat Ulu Önder’in bile onların hain olduğunu düşündüğü manasına gelmez. Mesele, ülkeyi kimin daha iyi idare edeceği ile ilgilidir ve sonuçta Darwin’in seçilim yasası işlemiş, daha güçlü, daha iyi olan kazanmıştır.”
Biz tarihin kritik anlarını kritik ederken ‘kahramanlık’ ve ‘ihanet’ söylemlerine sarılmayı seven bir milletiz. Bunu; Osmanlı’nın son devirlerinde, Balkan Savaşları’nda, Birinci Dünya Savaşı’nda, Kurtuluş Savaşı sırasında ve sonrasında yaşamışız. Şimdi de yaşıyoruz. Bugün de benzer tartışma sarmalının içindeyiz.
BEŞ KAVRAMA OLAN İHTİYACIMIZ
Ülke olarak büyümesine ihtiyaç duyduğumuz beş temel kavramdan söz edebiliriz: Adalet, liyakat, refah, tolerans ve aile.
Boşanmalar kolaylaştı, evlilikler zorlaştı, aileler çatırdıyor dediğimizde bunun da bir toplumsal sorun olduğu ve giderek bir milli güvenlik meselesine dönüşmesini kastediyoruz.
Bu ülkeyi silahla, dövüşle yıkmak çok ama çok zordur ve fakat kültürel yozlaşmaya yatkın bir doğamız var. Dış etkiye açığız, kültürel anlamda bağışıklığımız çok düşük.
Bu anlamda küresel etkilere, pandemi sürecinde müşahede ettiğimiz üzere açık bir milletiz. Son 5 yılın küresel dalgalanmalarının bize gösterdiği şey, içimizdeki kahraman-hain tartışmasını boşuna mühimmat harcarcasına sürekli kullanmamak ve farklılıklarımızı yalnızca bir sosyolojik zenginlik olarak muhafaza etmek değil, ekonomik zenginliğe dönüştürmenin yollarını aramaktır.
EKONOMİ VE KÜLTÜR ZAAFLARIMIZ
Akrep ve Yelkovan’ın birbirini; teknoloji, internet, sosyal medya; ezcümle Perry Anderson’ın kast ettiği manada tüm imgeler şelalesinin etkisiyle daha hızlı kovalamaya başladığı bir çağda iki temel alandaki zaaflarımızı görmeli ve bu alandaki eksiklerimizi tamamlamalıyız: O iki alan, ekonomi ve kültürdür.
Birincisi; her iki alanda da daha fazla üretim; ancak hain-kahraman retoriğinin ulu orta, yersiz kullanımından kaçınmakla olur. İkincisi ülke olarak geçmişte, yani tarihte yaşamayı bırakmalı ve çağın gereklerine uygun bir zaman stratejisiyle doğru bir gelecek kurmanın yollarını aramalıyız. Tıpkı bireylerin, geçmişte takılıp kaldıkları oranda bugünkü üretimlerinden ve gelecekteki verimliliklerinden mahrum kalmaları gibi ülkelerin de tarihe saplanıp kalmaları bugünlerini ve geleceklerini karartır.
Zaman, her devir olduğu gibi hızla akmaya devam ediyor; belki de göreceli olarak eskisinden de hızlı akıyor. Yelkovan; tavşan koşusu ile Akrebi geçiyor; Akrep, kaplumbağa yürüyüşü ile Yelkovan’a yetişiyor. Planlarımızı, geçmişten aldığımız derslerin bilinciyle bugüne ve geleceğe daha uygun yapmanın zamanı çoktan geldi.