Haydar AS – 04 Mayıs 2024
31 Mart Mahalli İdareler seçiminden sonra dikkat ederseniz siyasi partiler gerilimden uzak yumuşak siyaset veya ılımlı siyaset gibi kavramları uygulamaya başladılar.
Bu duruma aldanıp, liderler artık gerilimden beslenmeden al gülüm, ver gülüm üzerine siyaset yapacak diye düşünüyorsanız yanılırsınız.
Bu durumun iki nedeni olduğunu düşünüyorum.
Birincisi, önümüzde dört yıllık seçimsiz bir dönemin olması nedeniyle gerek iktidar, gerekse muhalefet gergin geçen bir dönemin ardından dinlenmeye geçerken aynı zamanda kendi safralarını temizleme derdine düştüklerinden üretilen siyasetlere pek de oralı olmadan devam ediyor olmaları.
İkincisi ise, liderlerin bu durumu bir taktik olarak uyguluyor olmaları.
Yani;
Ekonomik sıkıntıdan dolayı burnundan soluyan milletin tepkisini çekmemek için gereksiz polemiklerden uzak durma veya öteleme yöntemini uyguluyor olmaları.
Örnek verecek olursak;
1 Mayıs’ta Valilik kararıyla Taksim’de kutlamaların yasak olmasına rağmen CHP’nin çiçeği burnunda Genel Başkanı Sayın Özel’in önce bir acemilik yapıp kararı hiçe sayarak “Biz de orda olacağız” diyerek tüm partililerini davet edip, ertesi günü Saraçhane’den başlayıp Bozdoğan Kemeri’ne bile ulaşmadan (bilmeyenler için, yaklaşık 100 metre yürüdükten sonra) Aklı selim davranıp geri dönmesini bu hassasiyetten kaynaklandığını söyleyebiliriz.
Aksi takdirde, benim bildiğim Özgür Özel o gün Taksim’e çıkmak için her türlü provokatif eyleme çanak tutarak bu gerilimden beslenmeyi daha uygun bulurdu.
Yine bu olayla ilgili iktidar tarafından örnek verecek olursak;
Sayın Özel’in yasağa rağmen “Taksim’de biz de olacağız” söylemine, dikkat ederseniz bir iki cılız tepki dışında pek gündem olmadı.
Hatta, Türk askerine “Kimyasal silah kullanıyor” diye alçakça iftira atan TTB başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın arkasında bana göre nahoş bir poz veren Sayın Özel ile İmamoğlu’na söyleyecek sözleri olanların sustuklarını örnek verebiliriz.
Oysa hassasiyetlerin oluşmadığı bir dönemde, Sayın Cumhurbaşkanımız en hakir sözleri bile sakınmadan bu duruma tepkisini koyardı.
Yani değerli dostlar, siz yine de siyasetteki bu ılımlı havanın keyfini çıkarın ama, artık Demokratik siyaseti, hoşgörü siyasetini sindirip tatlı su siyaseti yapacağız gibi yanılgılara düşmeyin sakın.
Zaten bu iyimser hava, siyasetin ruhuna ters bir durumdur.
Siyaset gerilimden beslenir. Çünkü bu duruma biz prim veriyoruz aslında.
Haber kanallarında çıkan konuklara bile tartışmanın hararetlenmesi için tembih de bulunulduğunu izleyicinin bu durumdan hoşlandığı inkar edilemez bir gerçektir.
Mademki siyaset, güç birliğinin etkileşiminden doğuyor, o zaman sahip olduğun gücünü yeri ve zamanı geldiğinde kullanacaksın.
Dolayısıyla bu yaşadıklarımız fırtına öncesi sessizlikten ibarettir.
Eli kulağında, ha geldi ha gelecek!
Yeter ki birbirimize hakaret etmeyelim ki, yarın birbirimize bakacak yüzümüz olsun.
Siyaset yapmak da aynı zamanda bir sanattır, tamam da bunda bir güzel sanatlar ruhu da aramayalım yani!