maymun çiçeği detayları

Ferhat ÜNLÜ – 26 Nisan 2024

 

World of Türkiye’nin Genel Yayın Yönetmeni dostum, kardeşim Reşit Kemal As, dün akşam geç saatlerde bir haber linki gönderdi. Haberde İsrail’in Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’in siz WT okurlarının aşina olduğu bir konu hakkındaki ilginç açıklaması yer alıyordu. Şöyle diyordu İsrail’in Maliye Bakanı:

“Mossad’ın yapmak üzere eğitildiği şeyi uygulamaya geri dönmesinin zamanı geldi; bu da dünya çapında Hamas liderlerini ortadan kaldırmaktır.”

İmdi… 31 Ekim 2023’te bu köşede okuduğunuz yazıda İsrail’in yalnızca Mossad da değil, dâhili istihbarat teşkilatı Şin Bet ve askeri istihbarat örgütü Aman mensuplarının da aralarında bulunduğu personelden NİLİ adlı bir özel suikast şebekesi kurduğu bilgisi yer alıyordu. Adını 20. Yüzyıl’ın başında o zamanlar Osmanlı toprağı olan Filistin bölgesinde ve periferisinde faaliyet göstermiş NİLİ adlı istihbarat örgütünden alan bu şebekenin temel misyonu, Türkiye, Katar ve dünyanın muhtelif bölgelerindeki Hamas yöneticilerine ve mensuplarına suikast yapmaktı.

Derken takribi bir ay arayla Milli İstihbarat Teşkilatı, bu şebekeye ‘casing’ yapan, yani istihbarat toplayan yerli istihbarat hücrelerini çökertmeye başladı. Bundan sonra da benzer hücrelerin üyelerinin yakalanması kuvvetle muhtemeldir.

 

SUİKASTLARDA MALİYET ÖNEMLİ!

İsrailli Maliye Bakanı’nın açıklamasını görünce ilk sorduğum sorulardan biri şu oldu: Böylesi bir açıklamayı neden misal Savunma Bakanı, hatta Dışişleri Bakanı değil de Maliye Bakanı yapar? İlk bakışta meselenin parasal mesele olmadığını düşünebilirsiniz. Mantıklı olan da budur. Ne var ki İsrail’in mevcut, verili devlet yapısını incelerken pek mantık aramamak gerekiyor.

Sorunun cevaplarından biri şu olabilir: 7 Ekim 2023’te Hamas’ın bana göre kötü sonuçları önceden belli taarruzunun ardından başlayan İsrail katliamlarının Batı ve İsrail’deki aklı başında kesimler tarafından tevil edilebilir yönünün kalmadığı göz önüne alınırsa Benjamin Netanyahu kabinesinde bu tür şahin açıklamalar yapacak adam kalmadı.

İkincisi ve İsrail devlet sistemi açısından daha mantıklısı, bu suikastların istihbari ve askeri yönünden ziyade mali yönünün kuvvetli olmasıdır. Yani iş, bir para meselesi. Maliye Bakanı bu yüzden sazı eline almış konuşuyor.

Maliye Bakanı’nın bu açıklamaları yapmasının bir sebebi de hakikaten şahin olması. Eline para değil, silah vermek lazım. Şu laflara bakın:

“Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah kentinin mümkün olduğu kadar hızlı ve güçlü bir şekilde işgal edilmesi ve işgalin tamamen yok edilene kadar devam etmesi gerekiyor.”

MALİYE BAKANI OPERASYON FATURALARINDAN SORUMLU

Bununla birlikte dediğim gibi asıl mesele, konunun gerçekten de para olması. Hatırlatalım; ünlü yönetmen Steven Spielberg’in ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabildiği gerçek bir operasyondan esinlenme Münih filminde çarpıcı bir sahne vardı. O zamanlar (1972) kuruluşunun üzerinden henüz çeyrek asır bile geçmemiş olan İsrail devletinin istihbarat teşkilatının ‘desk officer’ı, yani karargâhtaki operasyon şefi, elemanları operasyon için para almaları maksadıyla mali işler birimine gönderdiğinde ‘case officer’, yani saha operasyon şefi ile mali işler yöneticisi arasında geçen diyalogun sonunda maliyeci şunu söyler:

“I want receipts.” Yani faturaları istiyorum.

Operasyonda yapılan her harcamanın faturalandırılmasını ister mali işler sorumlusu. Zira ona göre devlet yeni kurulmuştur, paraya ihtiyaç vardır. Ve İsrail’in o coğrafyada o koşullarda ayakta kalabilmesinin ön koşulu da paradır.

Bugün NİLİ adlı suikast şebekesine sağlanan bilgileri de para ile elde etmeye çalışıyor İsrail. Bu yüzden Maliye Bakanı’nın suikast konusunda konuşmasında ayrıntılı bakıldığında pek de şaşılacak bir şey yok.

Teşbihte hata olmaz, düz bir bakışla baktığınızda bizde Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ya da istihbarat kökenli de olduğu için Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ihtisas alanına giren bir konuda konuşmasına benziyor bu. Ama işte dediğim gibi İsrail devletinin verili yapısı buna olanak tanıyor.

 

İSRAİL’İ ŞİDDETTEN ARITMA TEDAVİSİ

İsrail; son Gazze katliamlarıyla Batı’daki devlet desteğini kaybetmeye başladı. İran’ın hava filosu saldırısı Batı devletlerini İsrail’e karşı birkaç günlüğüne konsolide etmekten öte gidemedi. İsrail’in kundaktaki bebekler şöyle dursun; tüp bebek merkezlerindeki embriyoları bile yok ettiği, insanların derilerini yüzdüğü, toplu mezarlar kazdığı biliniyor.

Son katliamlar Batı başta olmak üzere dünya halklarının İsrail’e tepkisini körükledi. ABD üniversitelerindeki öğrenci protestolarının Avrupa’ya yayıldığını müşahede ediyoruz. Devletlerinin orantısız tüm güvenlik tedbirlerine rağmen…

Bu katliamlarının, bu insanlık suçlarının sürdürülebilirliği yok. Bunları gördükçe dönüp dolaşıp aynı şeyi söylüyorum: İsrail devleti, Yahudi zekâsına hakarettir. Çocuk zihnine sahip bir yetişkinden farkları yok. Bana William Faulkner’ın Ses ve Öfkesi’ndeki Benjamin’i hatırlatıyorlar. Ya da Steinbeck’in Fareler ve İnsanları’ndaki Small’u… Ki onların bir masumiyetleri var. Bu bağlamda belki de en doğru örnek Antony Burgess’ün, Kubrick tarafından filmi de yapılan Otomatik Portakal’ının Alex DeLarge’ı olabilir.

Demek ki yapılması gereken; Otomatik Portakal’da her türlü suçu işleyen ve hiçbir vicdan ölçütü olmayan psikopat Alex’in, uygulanan ‘Ludovico Tedavisi’ sonucunda, bırakın şiddet uygulamayı şiddet görmeye bile tahammülü olmayan birine dönüşmesinde olduğu gibi İsrail’i şiddetten arıtmak. Anglosaksonların deyişiyle ‘somehow or other’, yani her nasıl olursa olsun…

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.