Dünyayı değiştiren bilgi mi iletişim mi?

Bercan TUTAR – 19 Nisan 2024

 

İletişimin ya da iletişim kurmanın ne anlama geldiği konusunda hiçbir zaman bir anlaşma sağlanamadı. Klasik Latince’de bile ‘communicare’ ‘birlikte paylaşmak’, ‘genel olarak erişilebilir kılmak’ veya ‘birlikte tartışmak’ anlamına geliyor. Fakat jeo-politik bir unsur olarak iletişimin her şeyden önce gerçeği ortaya koyma, iletme ve anlam oluşturma bağlamında hayati bir rolü var. Yani psikolojik, sosyal ve kültürel olarak mesajların nasıl anlaşıldığı, belirsizliğin, manipülasyon ve dezenformasyonun nasıl ortaya çıktığı veya çözüldüğü süreçleri iyi yönetmek ve bilmek gerekiyor.

İletişimin iki yönlü merceğinden baktığımızda etkileşimin hayati bir önem taşıdığını görüyoruz. Zira Latince kökenli olan ‘etkileşim/interaction’ terimi yalnızca ‘doğrudan karşılıklı diyalog’ anlamına gelmez, aynı zamanda ‘birbirleri üzerinde hareket etmek ve birbirlerini etkilemek’ anlamına da gelir. Bu nedenle stratejik iletişim teorisinde, Organizasyonların İletişimsel Anayasası (CCO) yaklaşımı öne çıkıyor. Yani CCO’ya göre gerçeklik ‘dışarıda bir şey’ olarak değil insanların kendilerinin inşa ettiği bir şey olarak açıklanıyor.

Bu kısa girizgâhı Fahrettin Altun liderliğindeki İletişim Başkanlığı’nın bünyesinde 1,5 yıl önce kurulan Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin (DMM) ses getiren çalışmaları nedeniyle yaptık. Koordinatörlüğünü değerli akademisyen ve gazeteci İdris Kardaş’ın yaptığı DMM, kısa sürede sadece ülkemizde değil dünya çapında da ses getiren ve örnek alınan bir performans sergiledi.

DMM Koordinatörü İdris Kardaş’ın RTÜK tarafından aday memurların yetiştirilmesine yönelik düzenlenen hazırlayıcı eğitim programındaki seminerde de dile getirdiği gibi DMM, dezenformasyona karşı stratejik iletişimin gücünü çok etkili bir biçimde devreye sokuyor. Çünkü Kardaş’ın da vurguladığı üzere “Bilgiye erişimin bu kadar kolay olduğu bir dönemde dezenformasyon da kaçınılmaz oluyor. Dezenformasyon sadece Türkiye için değil, tüm dünya için önemli bir sorun haline geldi. Bu sebeple dezenformasyonla mücadelede stratejik iletişimin gücünü görüyoruz. Bilgi kirliliğini basit yalanlar olarak düşünmeyin. Yanlış ilaç kullanımı da insan hayatına mal oluyor, böyle bakılmalı…”

Bu kriterlerden bakınca DMM’nin 1,5 yıl içinde çok başarılı bir performans sergilediğini dost ve düşman herkes kabul ediyor. Bana göre ise DMM’nin en önemli başarısı devletin kurumları arasında iletişim kanallarını etkili şekilde kullanarak aldığı doğru ve hızlı bilgiyi kamuoyuna, medyaya aynı hız ve yetkinlikle servis edebilmesiydi. Bu noktada başarılı olundu. Nerdeyse tüm kurumlar, bakanlıklar artık kendi alanlarıyla ilgili dezenformasyonları DMM üzerinden düzeltiyor ve doğru bilgiyi DMM üzerinden kamuoyuna servis ediyorlar.

DMM’nin başardığı ikinci önemli husus ise kriz anlarında kamuoyunun doğru bilgiye erişimini sağlayacak bir ağ kurabilmesiydi. Medyadaki tüm aktörler ve kanallar üzerinden anlık bilgilendirmeler, düzeltmeler “son dakika” anlayışıyla kamuoyuna sunuldu. Böylece krizleri derinleştirmek ve kalıcı hasar bırakmak amacı taşıyan sistematik dezenformasyon saldırıları önlenmiş oldu.

Bunun en bariz örneği şüphesiz büyük acımız olan depremler oldu. Depremin yaşandığı ilk saatler dezenformasyona da açık bir alan yaratmıştı. Öncelikle insan hayatını tehlikeye atan dezenformasyonlar anında çürütüldü ve kamuoyuna servis edildi. Süreç ilerledikçe depremin yıktığı alanlar başta olmak üzere ülkenin genelinde devlete ve ilgili kurumlarına yönelik psikolojik harp taktikleri uygulandı ve DMM bunlara karşı da anında cevap verebildi. Basın kuruluşları ve gazetecilerin kamu kurum ve kuruluşlarından talep ettiği bilgi ve belgelere de yine DMM üzerinden erişim sağlayabildiler. Bir nevi köprü görevi görüldü. DMM’nin ifşa ettiği yalanlar sadece kuru açıklamalar şeklinde değil, ikna edici bilgi, belge ve argümanlarla gerçekleşti. Dolayısıyla ikna ediciliği ve itibarı toplumun farklı kesimlerinde kabul gördü.

Dezenformasyonla mücadelenin en önemli unsurunun enformasyonu önceden yaymak olduğu bilinciyle, birçok karmaşık ve dezenformasyon oluşturabilecek konu ile ilgili bilgi notları hazırlandı ve yine medya aktörleri üzerinden kamuoyuna sunuldu. Böylelikle proaktif bir süreç de izlendi. Seçimlerin hem öncesinde hem de süresince kriz masaları oluşturuldu. Her dezenformasyon saldırısına anında müdahale edildi. Böylelikle dezenformasyon saldırılarıyla demokrasimizin hedef alındığı bir sürece karşı duruldu.

Filistin’de yaşanan soykırıma karşı Türkiye’nin en önemli müdahalelerinden biri de katliamları meşru göstermek isteyen İsrail’in yalanlarına karşı mücadelesi oldu. DMM, 7 Ekim’den başlayarak İsrail devletinin resmi kuruluşlarının ve etki ajanlarının tüm yalanlarını tespit etti. İngilizce, Arapça ve kimi zaman farklı dillerde bunu dünyaya servis etti. Uluslararası medya ve diğer kuruluşlar DMM’nin yalanladığı konuları tüm dünyaya servis ettiler. Gerek İslam coğrafyasında gerekse de Batı’da bu soykırıma karşı duran tüm kesimler DMM’nin yalanladığı konuları işleyerek İsrail’in meşrulaştırma çabalarına karşı bir direniş alanı oluşturdular. Elon Musk’ın ziyaretinde, Şifa hastanesinin vurulmasında ve diğer birçok önemli olayda DMM hızlı ve ikna edici şekilde yalanları ifşa etti. İsrail’in resmî kanalları üzerinden yaydığı iftiralar karşısında Türkiye’den başka hiçbir devlet “resmen” mücadele ortaya koymadı.

Toplumun analiz ve bilgi alma açısından ilk başvuru kaynakları olan TV tartışma programlarında ortaya atılan dezenformasyonlara karşı da DMM etkin bir şekilde çalıştı. Moderatörlere açıklamaları gönderilerek konunun doğrusu farklı kanallarda sürekli izah edildi. Böylelikle sağlıklı bir tartışma ortamıyla kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi sağlandı.

Türkiye’nin özellikle ekonomi yönetimine olan güveni odağına alarak ekonomik gidişatı hedef alan spekülatif haberlere de hızlıca müdahale edildi. Piyasaların bu haberlerden olumsuz etkilenmesinin önüne geçildi. Özellikle mültecilere yönelik nefret söylemleri doğrultusunda halkın sinir uçlarına dokunan manipülatif paylaşımlar hızla tespit edilerek yalanlandı ve toplumsal olayların, çatışmaların yaşanmasının önüne geçildi. Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, ayrıca kamuya açık dezenformasyon bildirim sistemi kurdu ve vatandaşların tespit ettiği yalan haber ve paylaşımları da değerlendirerek kamuoyuna doğru bilgi sunuldu.

Görüldüğü üzere İdris Kardaş yönetimindeki DMM, dünyada bilgi kirliliğine karşı çalışan birkaç kurumdan biri olarak kısa sürede uluslararası alanda da referans alınan bir markaya dönüştü. Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın stratejik kararı ile kurulan İletişim Başkanlığı, Fahrettin Altun liderliğinde büyük başarılara imza attı. Ancak İletişim Başkanlığı’nın bence en çok ses getiren oluşumu ve girişimi İdris Kardaş ile bütünleşen DMM oldu. DMM’nin ulusal ve küresel ölçekte sergilediği performans bize ‘Dünyayı değiştiren bilgi değil iletişimdir’ mottosunun etkinliğini bir kez daha gösteriyor.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Bercan TUTAR – 19 Nisan 2024

 

İletişimin ya da iletişim kurmanın ne anlama geldiği konusunda hiçbir zaman bir anlaşma sağlanamadı. Klasik Latince’de bile ‘communicare’ ‘birlikte paylaşmak’, ‘genel olarak erişilebilir kılmak’ veya ‘birlikte tartışmak’ anlamına geliyor. Fakat jeo-politik bir unsur olarak iletişimin her şeyden önce gerçeği ortaya koyma, iletme ve anlam oluşturma bağlamında hayati bir rolü var. Yani psikolojik, sosyal ve kültürel olarak mesajların nasıl anlaşıldığı, belirsizliğin, manipülasyon ve dezenformasyonun nasıl ortaya çıktığı veya çözüldüğü süreçleri iyi yönetmek ve bilmek gerekiyor.

İletişimin iki yönlü merceğinden baktığımızda etkileşimin hayati bir önem taşıdığını görüyoruz. Zira Latince kökenli olan ‘etkileşim/interaction’ terimi yalnızca ‘doğrudan karşılıklı diyalog’ anlamına gelmez, aynı zamanda ‘birbirleri üzerinde hareket etmek ve birbirlerini etkilemek’ anlamına da gelir. Bu nedenle stratejik iletişim teorisinde, Organizasyonların İletişimsel Anayasası (CCO) yaklaşımı öne çıkıyor. Yani CCO’ya göre gerçeklik ‘dışarıda bir şey’ olarak değil insanların kendilerinin inşa ettiği bir şey olarak açıklanıyor.

Bu kısa girizgâhı Fahrettin Altun liderliğindeki İletişim Başkanlığı’nın bünyesinde 1,5 yıl önce kurulan Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin (DMM) ses getiren çalışmaları nedeniyle yaptık. Koordinatörlüğünü değerli akademisyen ve gazeteci İdris Kardaş’ın yaptığı DMM, kısa sürede sadece ülkemizde değil dünya çapında da ses getiren ve örnek alınan bir performans sergiledi.

DMM Koordinatörü İdris Kardaş’ın RTÜK tarafından aday memurların yetiştirilmesine yönelik düzenlenen hazırlayıcı eğitim programındaki seminerde de dile getirdiği gibi DMM, dezenformasyona karşı stratejik iletişimin gücünü çok etkili bir biçimde devreye sokuyor. Çünkü Kardaş’ın da vurguladığı üzere “Bilgiye erişimin bu kadar kolay olduğu bir dönemde dezenformasyon da kaçınılmaz oluyor. Dezenformasyon sadece Türkiye için değil, tüm dünya için önemli bir sorun haline geldi. Bu sebeple dezenformasyonla mücadelede stratejik iletişimin gücünü görüyoruz. Bilgi kirliliğini basit yalanlar olarak düşünmeyin. Yanlış ilaç kullanımı da insan hayatına mal oluyor, böyle bakılmalı…”

Bu kriterlerden bakınca DMM’nin 1,5 yıl içinde çok başarılı bir performans sergilediğini dost ve düşman herkes kabul ediyor. Bana göre ise DMM’nin en önemli başarısı devletin kurumları arasında iletişim kanallarını etkili şekilde kullanarak aldığı doğru ve hızlı bilgiyi kamuoyuna, medyaya aynı hız ve yetkinlikle servis edebilmesiydi. Bu noktada başarılı olundu. Nerdeyse tüm kurumlar, bakanlıklar artık kendi alanlarıyla ilgili dezenformasyonları DMM üzerinden düzeltiyor ve doğru bilgiyi DMM üzerinden kamuoyuna servis ediyorlar.

DMM’nin başardığı ikinci önemli husus ise kriz anlarında kamuoyunun doğru bilgiye erişimini sağlayacak bir ağ kurabilmesiydi. Medyadaki tüm aktörler ve kanallar üzerinden anlık bilgilendirmeler, düzeltmeler “son dakika” anlayışıyla kamuoyuna sunuldu. Böylece krizleri derinleştirmek ve kalıcı hasar bırakmak amacı taşıyan sistematik dezenformasyon saldırıları önlenmiş oldu.

Bunun en bariz örneği şüphesiz büyük acımız olan depremler oldu. Depremin yaşandığı ilk saatler dezenformasyona da açık bir alan yaratmıştı. Öncelikle insan hayatını tehlikeye atan dezenformasyonlar anında çürütüldü ve kamuoyuna servis edildi. Süreç ilerledikçe depremin yıktığı alanlar başta olmak üzere ülkenin genelinde devlete ve ilgili kurumlarına yönelik psikolojik harp taktikleri uygulandı ve DMM bunlara karşı da anında cevap verebildi. Basın kuruluşları ve gazetecilerin kamu kurum ve kuruluşlarından talep ettiği bilgi ve belgelere de yine DMM üzerinden erişim sağlayabildiler. Bir nevi köprü görevi görüldü. DMM’nin ifşa ettiği yalanlar sadece kuru açıklamalar şeklinde değil, ikna edici bilgi, belge ve argümanlarla gerçekleşti. Dolayısıyla ikna ediciliği ve itibarı toplumun farklı kesimlerinde kabul gördü.

Dezenformasyonla mücadelenin en önemli unsurunun enformasyonu önceden yaymak olduğu bilinciyle, birçok karmaşık ve dezenformasyon oluşturabilecek konu ile ilgili bilgi notları hazırlandı ve yine medya aktörleri üzerinden kamuoyuna sunuldu. Böylelikle proaktif bir süreç de izlendi. Seçimlerin hem öncesinde hem de süresince kriz masaları oluşturuldu. Her dezenformasyon saldırısına anında müdahale edildi. Böylelikle dezenformasyon saldırılarıyla demokrasimizin hedef alındığı bir sürece karşı duruldu.

Filistin’de yaşanan soykırıma karşı Türkiye’nin en önemli müdahalelerinden biri de katliamları meşru göstermek isteyen İsrail’in yalanlarına karşı mücadelesi oldu. DMM, 7 Ekim’den başlayarak İsrail devletinin resmi kuruluşlarının ve etki ajanlarının tüm yalanlarını tespit etti. İngilizce, Arapça ve kimi zaman farklı dillerde bunu dünyaya servis etti. Uluslararası medya ve diğer kuruluşlar DMM’nin yalanladığı konuları tüm dünyaya servis ettiler. Gerek İslam coğrafyasında gerekse de Batı’da bu soykırıma karşı duran tüm kesimler DMM’nin yalanladığı konuları işleyerek İsrail’in meşrulaştırma çabalarına karşı bir direniş alanı oluşturdular. Elon Musk’ın ziyaretinde, Şifa hastanesinin vurulmasında ve diğer birçok önemli olayda DMM hızlı ve ikna edici şekilde yalanları ifşa etti. İsrail’in resmî kanalları üzerinden yaydığı iftiralar karşısında Türkiye’den başka hiçbir devlet “resmen” mücadele ortaya koymadı.

Toplumun analiz ve bilgi alma açısından ilk başvuru kaynakları olan TV tartışma programlarında ortaya atılan dezenformasyonlara karşı da DMM etkin bir şekilde çalıştı. Moderatörlere açıklamaları gönderilerek konunun doğrusu farklı kanallarda sürekli izah edildi. Böylelikle sağlıklı bir tartışma ortamıyla kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi sağlandı.

Türkiye’nin özellikle ekonomi yönetimine olan güveni odağına alarak ekonomik gidişatı hedef alan spekülatif haberlere de hızlıca müdahale edildi. Piyasaların bu haberlerden olumsuz etkilenmesinin önüne geçildi. Özellikle mültecilere yönelik nefret söylemleri doğrultusunda halkın sinir uçlarına dokunan manipülatif paylaşımlar hızla tespit edilerek yalanlandı ve toplumsal olayların, çatışmaların yaşanmasının önüne geçildi. Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, ayrıca kamuya açık dezenformasyon bildirim sistemi kurdu ve vatandaşların tespit ettiği yalan haber ve paylaşımları da değerlendirerek kamuoyuna doğru bilgi sunuldu.

Görüldüğü üzere İdris Kardaş yönetimindeki DMM, dünyada bilgi kirliliğine karşı çalışan birkaç kurumdan biri olarak kısa sürede uluslararası alanda da referans alınan bir markaya dönüştü. Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın stratejik kararı ile kurulan İletişim Başkanlığı, Fahrettin Altun liderliğinde büyük başarılara imza attı. Ancak İletişim Başkanlığı’nın bence en çok ses getiren oluşumu ve girişimi İdris Kardaş ile bütünleşen DMM oldu. DMM’nin ulusal ve küresel ölçekte sergilediği performans bize ‘Dünyayı değiştiren bilgi değil iletişimdir’ mottosunun etkinliğini bir kez daha gösteriyor.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.