Bunlar Politik Değişimi, Kişilerin Değişimi Olarak Algılamışlar!

haydar as

Haydar AS – 9 Mart 2024

 

Demokrasinin asil bekçileri olarak gördüğümüz siyasi partilerin iktidarda olmasalar bile ülkenin kalkınmasında ve gelişmesinde siyasi sorumlulukları vardır.

Hal böyle olunca, muhalefette kalmakta en az iktidar olmak kadar önemlidir diyebiliriz.

Fakat bizde bu işleyiş pek de sağlıklı işlememektedir.

Muhalefet etmek; mevcut iktidarı eleştirmek, uzlaşı sağlamak, öngörüde bulunmak, daha iyisi için fikir sunmak iken,

Bizim muhalefet bu kavramlardan sadece eleştirmek kısmını alıp o doğrultuda siyaset üretmektedir maalesef.

Elli yıl önce de aynı anlayış hakimdi, bugün de…

Bilenler bilir, İstanbul’da o zamanlar köprüler olmadığı için ulaşım feribotlarla sağlanıyordu.

Özellikle Anadolu’dan gelen Otobüsler, Kamyonlar, elbette ki Otomobiller saatler süren bekleyişin ardından karşı kıyıya geçerdi.

O dönemin mevcut iktidarı köprü yapmaya karar verdiğinde bizim müzmin muhalefetimiz o zamanda karşı çıkıp “istemezükçü” tavrını tıpkı bugünkü gibi koymuştu.

Halbuki o zaman yapılması kaçınılmaz olan o köprüye karşı çıkması yerine mesela; bu proje yetersiz kalır, ileriyi de düşünerek bir şerit daha ekleyelim deseydi hem muhalefet etme sorumluluğunu yerine getirmiş olurdu hemde seçmen nezdinde olumlu bir davranış olarak algılanırdı.

İlginçtir İstanbul’a sonradan yapılan köprüler, Avrasya Tüneli, ve Marmaray geçişleri içinde aynı muhalefet istemezük diyerek mahkeme kapılarında soluğu almıştı.

Tıpkı Osmangazi ve Çanakkale köprülerinde olduğu gibi..

İnsan ister istemez düşünüyor.

Yahu arkadaş! Bunlardan hiçbiri mi memleketin hayrına işler değil, bari bir tanesini destekleseydiniz de dost sizi pazarda göreydi!

Bu yaptırmama politikası o kadar hakim olmuştu ki, İstanbul’un mevcut başkanı önceki dönemde yapımına başlanan metro kazısına beton döküp kapatacak kadar gözü dönmüş politikalarının uygulayıcısı olmuştu.

Bir diğeri Ankara’da yine önceki dönemde milyon dolarlar ödenerek yapılan Anka park adlı sosyal yerleşkeyi hiç acımadan çürümeye terk ediyordu.

Bozuk saatin bile günde iki defa doğruyu gösterdiği gibi bunlarında arada bir yapıcı muhalefet ettiklerini görememek ne kadar tuhaf değil mi?

Ekonomik krizin zirve yaptığı dönemde bile girdikleri seçimde ağır yenilgi alan bu müzmin muhalefetin Belediye Başkanı;

Kadınlar sizi neden tercih etmiyor sorusuna

Kadınlar değil, ev kadınları desek daha doğru diyerek ötekileştirme politikalarının yansımasını sunuyordu adeta.

Sonra da kaybedilen her seçim sonrası kıymeti kendinden menkul bu siyasiler her zaman yaptıkları gibi seçmeni suçlayarak bir sonraki seçime kilitlenirler.

Bir sonraki seçime gitmeden değişim talebinde bulunan toplumun sesine kulak verip değişime giden bu muhalefetimiz her zaman olduğu gibi değişim talebini kendi istedikleri gibi anlayarak kişilerin değişimine gittiler.

Halbuki onlardan, yanlış olan politikalarının değişimi talep edilmişti.

Kişilerin değişiminin politikaları değiştirmeyeceğini toplum olarak kongrede gördük hep beraber.

Önceki başkan kongredeki konuşmasında, Demirtaş’a, Kavala’ya selam gönderirken yeni başkanda aynı salonda Demirtaş’a ve Kavala’ya selam çakarak yok aslında bir birimizden farkımız diyerek politik değişim bekleyenlerin umutlarını yerle bir etmişlerdi.

Yazık gerçekten yazık! yüzyıllık bir siyasi partinin toplumu kucaklayıcı politikalar oluşturması, yakıcı değil yapıcı bir duruş sergilemesi yerine birbirlerinden rol çalma yarışına girmeleri seçmen nezdinde pek de hoş karşılanmamaktadır.

Davulun boynunda, tokmağın bir başkasının elinde olan Genel Başkan profili Türk siyasi tarihinde eşine rastlanılmayan bir durumdur ve seçmen bunu açık bir şekilde görüyor.

Öyle gösteriyor ki, önümüzdeki yerel seçimlerde ülke genelinde alınacak olan ağır bir yenilginin parti içinde ciddi ayrışmalara sebep olacağıdır.

Artık, Atatürk maskesi takanların gerçek yüzleri bir bir ortaya çıkacaktır…

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

haydar as

Haydar AS – 9 Mart 2024

 

Demokrasinin asil bekçileri olarak gördüğümüz siyasi partilerin iktidarda olmasalar bile ülkenin kalkınmasında ve gelişmesinde siyasi sorumlulukları vardır.

Hal böyle olunca, muhalefette kalmakta en az iktidar olmak kadar önemlidir diyebiliriz.

Fakat bizde bu işleyiş pek de sağlıklı işlememektedir.

Muhalefet etmek; mevcut iktidarı eleştirmek, uzlaşı sağlamak, öngörüde bulunmak, daha iyisi için fikir sunmak iken,

Bizim muhalefet bu kavramlardan sadece eleştirmek kısmını alıp o doğrultuda siyaset üretmektedir maalesef.

Elli yıl önce de aynı anlayış hakimdi, bugün de…

Bilenler bilir, İstanbul’da o zamanlar köprüler olmadığı için ulaşım feribotlarla sağlanıyordu.

Özellikle Anadolu’dan gelen Otobüsler, Kamyonlar, elbette ki Otomobiller saatler süren bekleyişin ardından karşı kıyıya geçerdi.

O dönemin mevcut iktidarı köprü yapmaya karar verdiğinde bizim müzmin muhalefetimiz o zamanda karşı çıkıp “istemezükçü” tavrını tıpkı bugünkü gibi koymuştu.

Halbuki o zaman yapılması kaçınılmaz olan o köprüye karşı çıkması yerine mesela; bu proje yetersiz kalır, ileriyi de düşünerek bir şerit daha ekleyelim deseydi hem muhalefet etme sorumluluğunu yerine getirmiş olurdu hemde seçmen nezdinde olumlu bir davranış olarak algılanırdı.

İlginçtir İstanbul’a sonradan yapılan köprüler, Avrasya Tüneli, ve Marmaray geçişleri içinde aynı muhalefet istemezük diyerek mahkeme kapılarında soluğu almıştı.

Tıpkı Osmangazi ve Çanakkale köprülerinde olduğu gibi..

İnsan ister istemez düşünüyor.

Yahu arkadaş! Bunlardan hiçbiri mi memleketin hayrına işler değil, bari bir tanesini destekleseydiniz de dost sizi pazarda göreydi!

Bu yaptırmama politikası o kadar hakim olmuştu ki, İstanbul’un mevcut başkanı önceki dönemde yapımına başlanan metro kazısına beton döküp kapatacak kadar gözü dönmüş politikalarının uygulayıcısı olmuştu.

Bir diğeri Ankara’da yine önceki dönemde milyon dolarlar ödenerek yapılan Anka park adlı sosyal yerleşkeyi hiç acımadan çürümeye terk ediyordu.

Bozuk saatin bile günde iki defa doğruyu gösterdiği gibi bunlarında arada bir yapıcı muhalefet ettiklerini görememek ne kadar tuhaf değil mi?

Ekonomik krizin zirve yaptığı dönemde bile girdikleri seçimde ağır yenilgi alan bu müzmin muhalefetin Belediye Başkanı;

Kadınlar sizi neden tercih etmiyor sorusuna

Kadınlar değil, ev kadınları desek daha doğru diyerek ötekileştirme politikalarının yansımasını sunuyordu adeta.

Sonra da kaybedilen her seçim sonrası kıymeti kendinden menkul bu siyasiler her zaman yaptıkları gibi seçmeni suçlayarak bir sonraki seçime kilitlenirler.

Bir sonraki seçime gitmeden değişim talebinde bulunan toplumun sesine kulak verip değişime giden bu muhalefetimiz her zaman olduğu gibi değişim talebini kendi istedikleri gibi anlayarak kişilerin değişimine gittiler.

Halbuki onlardan, yanlış olan politikalarının değişimi talep edilmişti.

Kişilerin değişiminin politikaları değiştirmeyeceğini toplum olarak kongrede gördük hep beraber.

Önceki başkan kongredeki konuşmasında, Demirtaş’a, Kavala’ya selam gönderirken yeni başkanda aynı salonda Demirtaş’a ve Kavala’ya selam çakarak yok aslında bir birimizden farkımız diyerek politik değişim bekleyenlerin umutlarını yerle bir etmişlerdi.

Yazık gerçekten yazık! yüzyıllık bir siyasi partinin toplumu kucaklayıcı politikalar oluşturması, yakıcı değil yapıcı bir duruş sergilemesi yerine birbirlerinden rol çalma yarışına girmeleri seçmen nezdinde pek de hoş karşılanmamaktadır.

Davulun boynunda, tokmağın bir başkasının elinde olan Genel Başkan profili Türk siyasi tarihinde eşine rastlanılmayan bir durumdur ve seçmen bunu açık bir şekilde görüyor.

Öyle gösteriyor ki, önümüzdeki yerel seçimlerde ülke genelinde alınacak olan ağır bir yenilginin parti içinde ciddi ayrışmalara sebep olacağıdır.

Artık, Atatürk maskesi takanların gerçek yüzleri bir bir ortaya çıkacaktır…

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.