Fatih ÜNLÜ – 31 Ocak 2024
“Bu alem sende yitmiş ama sen onun tozu toprağı peşindesin.” dedi.
“Nefsim, sözüm başta sana. Makamı, mevkiiyi, bütün imkânları Allah’a kulluk için, O’nun kullarına hizmet için, iyi bir maksat için iste. Ulviyet yoksa ve nefs için burada kalacaksan, makamın ve imkânların kısa bir sarhoşluğundan sonra yükünden başka nesi var?”
“Bil ki Allah’ı aramayan bir kalp, Allah’ı unutan bir iş neticede nadimdir, pişmandır ve daima eksik kalır. Öyle bir eksiklik ki giderilmezse her şeye musallat olur, sirayet eder. Öyle ki insanın mutluluğu da, hüznü de yarım kalır. Ve o uğradığı her yeri de eksiltir.”
***
Birçok kişi toplumuzda bir öz kaybının yaşandığını gözlemliyor. Bunların bir kısmı nostaljik bir bakışın getirdiği duygular olsa da önemli bir kısmı da bir gerçekliğe işaret ediyor. Hakikaten nereye gidiyoruz?
Ben kendi adıma Z kuşağı ve gençliğimiz konusunda karamsar bir bakış açısına mesafeli durmaya çalışıyorum. Çünkü böylesi bir tavır hem gerçeği yansıtmaz hem de bu nesle kısmen haksızlık olur düşüncesindeyim. Öncelikle bu gençlere mana açısından ne verdik diye kafa yormamız gerekiyor.
Yunus Emre, hadisi şeriflerden aldığı dersle hayrın önemini vurgulamak için “Ne verir isen elin ile / Şol varır senin ile” diyor. Diğer söyleyişi de şu şekilde: “Ne verirsen elin ile/ O gelir senin ile”. Manevi konularda da durum benzerdir. Kişi, kaygısını çektiği evladının, kendilerine helal rızık getirdiği ve dualarında unutmadığı aile efradının hayrını görür.
Abdullah Bera Yıldız’ın esnaf kahramanı Mehmet Abi’ye söylettiği güzel bir söz vardır. Seyyid Mehmet Abi “Ceddim Muhammed aleyhisselam buyurdular ki” diye bir hadisi şerifle başladığı sohbetlerinden birisinde “İyi bir nesil yetiştirmek helal rızıktan geçer kardeşlerim.” der.
Helal ve temiz rızkın yanı sıra, gençliğimizin manevi hissesini unutmak da onları helal rızıktan mahrum etmeye benzer. Fiziksel yapıları kast etmiyoruz elbette, onlar bir yere kadar önemli olabilir, asıl olan özdür.
Biz görevlerimizin çoğunu belki aksatırken, bilakis gençlerimiz içeriden, dışarıdan -organize ya da spontane- maneviyatlarını bozmaya yönelik birçok girişime ve saldırıya maruz kalıyorlar. Bir manada, zihni bombardımana tabi tutulan gençlerimize ve giderek toplumumuza elbette önce sahip çıkmalıyız.
Bombardıman derken Gazze’nin durumunun akla gelmemesi mümkün mü? Gazze’deki o dehşetli bombardıman da kardeşlerimizin hem maddi hem de manevi varlıklarına pervasız ve en ilkel dürtülerle yapılan bir saldırı mahiyeti taşıyor. Başlarına mütemadiyen yağan bombaların yanında bir de üstüne açlık, susuzluk, yalnız bırakılmışlık duygusu… Bunlar hep onların direnme gücünü ve maneviyatı kırmaya yönelik dehşetli saldırılar. Ama oluşturdukları zulüm canavarının vebali çok sürmez zalimlere döner, dönmüştür ve dönecektir. Kuran-ı Kerim’in kesin hükmüdür. Mealen, “Doğrusu Allah zalimleri asla sevmez.”
Bir arbedede yere düşmüş birisinin başına başına vurmaya devam eden saldırganlara bile ne kadar içerleriz. İşte Gazze’de sistematik olarak yere düşmüş, mecali kalmamış bu insanlara acımasızca darbe üstüne darbe vuruluyor. Ne acı! Zaten İsrail’de bu işin mürtekipleri ve taraftarları da bu zulümleriyle batıyorlar.
***
‘Büyücü çıraklarına’* kaldıysa bu bereketli ovalar, unuttularsa kulluklarını baş ağrısı bile çekmemiş muannit firavunlar, Yusuf’lar hâlâ zindanda ve işler mehcursa karanlık saraylarda, orada ancak Bedir, Uhud ve Hendek ashabı ve ashab-ı uhdud gibiler ya da büyücü çıraklığından velayet derecelerine erebilenler güzel bir iş meydana getirebilirler kardeşlerim. Yoksa yarım olan, orada daha yarım kalır, aziz kardeşlerim!”*
Biz de tam olmalıyız, özellikle yönelişimiz tam olmalı ki o asıldır, hiç olmazsa yönelişimiz tam olsun ve hayatımıza şirk karışmasın. O zaman az işimiz çok, birimiz bin olur. İşlerimiz saf ve temiz kalır. Allah bizi bir an için olsun aczimize bırakmaz.
Bakın, biraz gayretle neler oluyor? Kalplere tesir ediyor keskin duruşlar ve kalbin derinlerinden, içten dualar. Haşa, Allah bu dünyayı kafirlere ve zalimlere bir seyrangâh olarak yaratmadı ki! Mazlum biraz gayret gösterirse, biri bin olur ve oluyor; zalim tek bir sesle bile ne yapacağını şaşırıyor. Allah bize bu sesi, bu gayreti rahmetiyle daima ihsan eylesin.
===
Bu paragraf Abdullah Bera Yıldız’dan. “Büyücü çırakları” tabiri de Cemil Meriç’te geçiyor.