Haydar AS – 27 Ocak 2024
Merhum Galip Erdem Ağabey; “Biz davayı zirveye çıkarmak için yola koyulmuştuk, fakat zirveye çıktığımızda bir baktık ki davayı aşağıda unutmuşuz” demişti…
Merhumun bu sözü, ülkemizde siyaset yapan bir avuç azınlığı tenzih ederek büyük bir bölümünü tarif ediyor aslında.
Kendi kişisel hırsı ve egosu temsil ettiği siyasi düşüncenin üstünde olan o kadar çok politikacı var ki…
Dava maskesini yüzlerine takarlar fakat maskenin altında her türlü entrikayı çevirirler.
Bu tipler genelde kendi tekerlerine çomak sokulduğunda ortaya çıkarlar.
Dava derler, Namus, Şeref derler bi bakarsın en ufak bi fırtınada gemiyi ilk onlar terk eder.
Sath-ı mailine girdiğimiz yerel seçim öncesi beklenti içinde olan aday adaylarının bir kısmı her seçim öncesi olduğu gibi aday gösterilmeyince hiç tereddüt etmeden partilerinden istifa ediyorlar ve bir başka siyasi harekette aday olarak boy gösteriyorlar.
Siyasi tarihimize bakınca aslında bu tipler, gittikleri partilerde pek de başarılı olamayıp unutulup gidiyorlar.
Hatta bu küskünlerin güçlü olanları veya kendini güçlü görenler yeni bir siyasi parti bile kurmuşlardır.
Adam kendini temsil ettiği siyasi hareketten o kadar üstün görüyor ki gidip şirket kurar gibi parti bile kuruyor.
Siyasi partiler mezarlığı bu tür insanların partisiyle dolu.
Bazen diyorum; acaba kibirli olanlar mı siyaset yapıyor, yoksa siyaset mi adamı kibirli yapıyor.
Sabah aday olamadı diye küsen öğlenden sonra bir başka partide hiç utanmadan boy boy pozlar verip karşımıza çıkmaları yetmiyormuş gibi bir önceki seçimde kendi partisine oy veren seçmenden bu defa yeni partisi için yüzü kızarmadan oy isteyebiliyorlar.
Kendileri gibi seçmeni de satılık gözünde görüyorlar bu tür insanlar.
Bu tipler genelde kendi menfaatleri için siyaset yapanlardır, istedikleri kıvama geldiklerinde dava, ideal, doktrin, vefa gibi kavramları unutup tavan yapmış egolarıyla önceden hiç de tasvip etmedikleri bir siyasi harekete çekinmeden girip, öve öve bitiremedikleri geldikleri yeri bu defa söve söve bitiremezler.
Mübarekler, sanki devlet memuruymuş gibi kurumdan kuruma geçmeyi bir hak görüyorlar kendilerinde.
İstifa etmek elbette bir haktır, bir irade beyanıdır ama bunlar siyaseti meslek olarak gördükleri için hiç bir zaman istifa edip köşelerine çekilmeyi akıllarının ucundan geçirmezler.
Üstlendikleri görevin kendilerinin kazanmasından ziyade geldikleri yerin kaybetmesi üzerine kurgulanıyor olması bunların nasıl bir karaktere sahip olduğunun en iyi göstergesi aslında.
Kol kırılır yen içinde kalır veya kan tükürüp kızılcık şerbeti içmek gibi deyimler bunların mahalline hiç uğramamıştır.
Siyasi parti ayrımı yapmadan hemen her partide bu tür müptezellere rastlamak mümkündür.
Benim kişisel görüşüm bu türlere, seçmen olarak prim vermemekten yanadır.
İnsanın bir duruşu olmalı. Zaten siyasi yelpazemizin bu kadar geniş olmasının nedeni de bu değil mi?
Vatandaş olarak hepimiz kendi görüş ve düşüncemize uygun olan partileri seçmiyor muyuz?
Biz seçmenler bu hassasiyeti gösterirken, bizim seçtiklerimiz neden bu hassasiyeti göstermezler acaba ?
Peyami Safa;
İdeal için ıstırap çekmek zevktir, ideal için düşmek yükselmektir, ideal için ölmek yaşamaktır