Ferhat ÜNLÜ – 12 Ocak 2024
Bu yazıda siz World of Türkiye okurlarına anlatacağım olay, yalnızca ABD gizli servisi Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA’in 20. Yüzyıl’daki harici ve hatta dâhili hegemonyasına ışık tutmakla kalmıyor, MİT’in 21. Yüzyıl’daki evrimine ilişkin de bize bir perspektif sunuyor.
Olay, 1960’larda Amerika Birleşik Devletleri’nde geçiyor. MİT’ten emekliliğinin ardından birkaç kere röportaj yaptığım isimlerden biri olan Yavuz Ataç’tan dinlemiştim bu olayı. Ataç, Özel Harp’ten MİT’e geçmeden bir yıl önce ABD’de bir istihbarat kursuna katılmıştı. 1986’da MİT’e girdiğine göre ABD’ye istihbarat kursuna gittiği sene de 1985 olmalı.
Yavuz Ataç, bu kursta eski bir CIA mensubundan dinlediği ilginç bir operasyonu 2007 senesinde anlatmıştı bana. Bu operasyon, CIA’in kendi ülkesinde bile ne tür komplolara girişebileceğinin müşahhas bir örneği.
Operasyonun hedefi bir senatör imiş. Hedef seçilmesinin nedeni, bir dinleme yasasına onay vermesi gereken komisyonun başında olması imiş. Ataç, “Bu senatörün dinleme yasasına onay kararı alması isteniyormuş” demiş ve olayı şöyle anlatmıştı Ataç:
“Kararı verecek kilit adamı hedef seçmişler. Hangi sporlara meraklı, kimlerle arkadaşlık ediyor, haftanın hangi günü nereye gidiyor, onu öğrenmişler. Bir bara gidip bira içiyormuş mesela, haftada üç gün tenis oynuyormuş, köpeğini gezdiriyormuş. Sonra bir başka enteresan özelliği daha keşfedilmiş bu adamın. Astrolojiye meraklıymış. Yeni tanıştığı insanlara ‘Hangi burçtansın?’ diye soran cinstenmiş. Zaten eşi de fal işlerine meraklı. Bunun üzerine operasyonu yürütenler, öncelikle politikacının her gün okuduğu, ülkenin önde gelen gazetelerinden birinde fal köşesini hazırlayan kişiyi bulmuşlar. ‘Burada kaç para alıyorsanız onu almaya devam edin. Biz size ayrıca ödeme yapacağız. Siz de fal köşesinde şu metinleri yayınlayacaksınız’ demişler. Fakat sadece adamın burcu değil, bütün burçlarla ilgili yazı veriyorlarmış gazeteye.
Önce ortalama mesajlara yer vermişler burç köşesinde. Sonra yavaş yavaş tehlikeleri önceden haber vermeye başlamışlar. Mesela ‘Başınıza bir kaza gelebilir, dikkat edin’ demişler. Aynı gün, servis ajanları adamın arabasına çarpmış. Evinde yangın çıkarmışlar mesela. Derken ‘bu aralar bir şeyiniz kaybolabilir’ diye yazdırmışlar ve hemen ertesi gün senatörün köpeğini çalmışlar. Sonra da ‘Kaybettiğiniz bir şey bulunabilir’ demişler, köpeği, gizlice yeniden adamın evine bırakmışlar. Adamı tam kıvama getirdikten sonra da ‘Bugün önemli bir karar vereceksiniz. Kararınızı şu yönde almanız tavsiye olunur’ kabilinden bir şey yazmışlar. Ve adam o kararı almış. Böyle bir operasyonu bizim siyasetçilere de uygulayabilirler. Herkesin zaafı aynı olacak diye bir şey yok. Burada daha farklı tekniklerle yaklaşıyor olabilirler.”
MİT, BUGÜN CIA’DEN ASLA EĞİTİM ALMAZ
Operasyon, 1985’te ‘ölmüş’ muamelesi görüp deşifre edilmişti. 1960’lı senelerden kalma bir operasyondu çünkü. İmdi… 1960’ların Türkiye’sini bir anımsayalım. Ülkemiz, o dönemde ABD’nin perde arkasında olduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin başarıya ulaşmış ilk askeri darbesiyle uğraşıyordu. Aynı dönemde Amerikalılar ise, yukarıda anlattığım türden zor, nüanslı operasyonlar yapıyorlardı.
Bugün herhangi bir MİT yöneticisinin, hatta mensubunun CIA’de eğitim alma almasını hayal dahi edemeyiz. Yani böyle bir şey, artık ‘olabilemez’. Biz Türkiye olarak bunu tercih etmeyiz, ihtiyacımız da yok. Dün itibarıyla kuruluşunun 97. yılını idrak eden Milli İstihbarat Teşkilatı’nın kendi iç eğitim sistemi son derece yeterli ve istihbari açıdan tatmin edicidir. Son olarak MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın 97. kuruluş yıldönümü vesilesiyle duyurduğu üzere Milli İstihbarat Akademisi de hizmete girdi.
MİT’in geçmişte de iyi bir eğitim konsepti vardı elbette. Ne var ki Türk Silahlı Kuvvetleri’nin MİT üzerindeki gölgesi, Teşkilat’ın kendi stratejik ajandalarına yönelmesine mani oluyordu. Nihayetinde TSK da, darbelerden sonra NATO’nun ve dolayısıyla ABD’nin hatırı sayılır ölçüde kontrolüne girmişti. 27 Mayıs 1960 darbesi bunun başlangıcı, 12 Eylül 1980 darbesi ise bunun şahikasıdır.
Şimdinin Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 2010-2023 arasındaki 13 yıllık uzun istihbarat patronluğu döneminde ekilen tohumlar, bugün İbrahim Kalın döneminde yeşeriyor, Kalın döneminde de Teşkilat’ın geleceği için önemli adımlar atılıyor. Siber istihbarat konusunda devam eden çalışmalar bunun müşahhas örneklerinden biridir. MİT’in görüntü istihbaratı kapasitesi son 11 yıldır -Gölbaşı Elektronik Sistemler’in 1 Ocak 2012’de MİT’e devrini milat kabul edersek- sistematik biçimde artıyor. 2011 senesinin sonunda Türkiye, yabancı menşeli İHA’larla görüntü istihbaratı sağladığı için Uludere Faciası gibi vahim bir olay yaşamıştı.
MİT ARTIK KÜRESEL BİR SERVİS
Günümüzde MİT, kuruluşunun yüzüncü yılına yaklaşmışken dünyanın en etkili 10 gizli servisinden biri haline gelmiştir. Ve dolayısıyla artık küresel bir istihbarat servisidir. Sadece elektronik istihbarat ya da siber istihbarat kapasitesiyle değil, insana dayalı istihbarat konusundaki imkân, kabiliyet ve tecrübesi ile de…
Elbette daha yürünecek çok yol var. Ama o yola girilmiştir. 20. Yüzyıl’ın sonlarında MİT yöneticileri CIA’den eğitim alırken, günümüzde CIA’ciler Suriye ve Irak’tan başlayarak periferimizdeki bölgelerde MİT’i geriden takip etmektedir.
CIA’in burç operasyonunun olduğu tarihlerden, yani 1960’lardan günümüze yaklaşık son 60 yılda yaşananlar CIA’in regresyon (gerileme) biçimde tezahür eden evrimi ve MİT’in 21. Yüzyıl’daki yükselişi açısından bize önemli ipuçları sunuyor.