Gök Vatan’ın Müdafaası

Yusuf ALABARDA – 04 Aralık 2023

 

Türkiye, kendi imkanları ile geliştirdiği uzun menzilli Siper Hava Savunma Sistemini Trakya’dan Giresun’a kadar olan 800 km civarındaki bir alanda NOTAM ve NAVTEX ilan ederek denedi ve çok başarılı sonuçlar elde etti.

Türkiye’nin hava savunma sistemine dair

Türkiye, 1990’ların başından bu yana hava savunma sistemindeki eksiklerini gidermek için çok çaba harcadı. Özellikle Soğuk Savaş sonrası yıllarda, sınırlarında cereyan eden olaylarda en çok ihtiyaç duyduğu sistem, hava savunma sistemiydi.

Saddam Hüseyin, elindeki füzeleri İsrail’e karşı kullandığında, ABD tüm dünyaya Patriot hava savunma sistemlerinin nasıl maharetli olduğunun reklamını yapıyordu.

Türkiye de diğer NATO ülkeleri gibi bu patriot bataryalarından almak niyetinde olan ülkeler sırasına çoktan girmişti lakin Türkiye’nin o yıllarda çözmesi gereken çok daha önemli bir beka sorunu vardı: Terör

1990’lı yıllar hem terör faaliyetleri hem faili meçhul cinayetler hem de istikrarsız hükümetlerin olduğu yıllar olarak tarihe geçti. Siyasi irade 2000’lerin başlarından itibaren savunma siyasetinde ağırlığını her alanda arttırmaya başladı. Bu alanlardan bir tanesi de hava savunma sistemindeki açığı ABD’den Patriot alarak gidermekti fakat Patriot sistemlerinin Türkiye’ye satılması bugün olduğu gibi ABD Kongresinden onay alamadı.

Türkiye ilk adımını atıyor

Türkiye bu gelişmeler ışığında ihtiyacını karşılamak için 2008 yılında ihaleye çıkılacağını duyurmuş ve 2010 yılında ‘teklife çağrı dosyası’ yayınlanarak ihaleye katılması muhtemel firmalara bir çağrı yapmıştır.

Teklife çağrı dosyasına ABD, Rusya, Çin ve Fransız-İtalyan ortaklığı firmalar teklif vermişler ve teknoloji transferi, maliyet, teslimat zamanı gibi kriterler üzerinden yapılan puantaj sonucunda en uygun şartların Çin firması tarafından verildiği kamuoyu ile paylaşılmıştır.

Bu paylaşımdan sonra Çin’den bir hava savunma sisteminin alınmaması konusunda Türkiye’ye yönelik yoğun bir baskının başladı. İşte bu baskıların da etkisi ile ihalenin kazananı resmi olarak hiç açıklanmadı ve ihale rafa kaldırıldı.

Tehdit algısındaki değişim ve S-400 sistemleri

15 Temmuz gecesi gerçekleşen hain kalkışma ve Batı’nın ortaya koyduğu tavır, siyasi iktidara Türkiye için askeri tehdidin kaynaklarının çeşitliliğini bir kez daha net bir şekilde göstermiştir. Bu doğrultuda hava savunma sistemindeki açığı ivedilikle kapatmak isteyen Türkiye, kendisi ile istenilen zeminde (teslim tarihi, teknoloji transferi ve toplam maliyet) buluşmamakta direnen ABD ve NATO ülkeleri yerine, bu konularda en optimum taahhütte bulunan Rusya ile S400 hava savunma sistemlerinin tedariki ve finansmanı konusunda anlaşmıştır.

Kuşkusuz bu hamle ABD’nin tüm karar mekanizmalarında çok büyük bir hayal kırıklığı yaşatmış, Türkiye’nin artık eldeki kuş olmadığını cümle aleme göstermiştir.

İçerideki Batı muhipleri ısrarla S-400 sistemi yüzünden ABD ile olan ilişkilerimizin nasıl yara aldığına dair çarşaf çarşaf yazılar yazsalar da ABD’nin Cumhuriyet tarihi boyunca savunma siyaseti ve ambargolar üzerinden Türkiye’nin harici siyasetini nasıl şekillendirdiğine dair tek kelam etmemekteler.

Hele 15 Temmuz akşamı ve sonrasında yaşananları bu zevatın değerlendirmelerinin en ufak bir köşesinde dahi görememekteyiz.

Türkiye’nin hava savunma hamleleri

Türkiye’nin semalarının her türden hava tehdidine bu denli açık olduğu ortaya çıkınca Türkiye, çok katmanlı ve tümleşik bir hava savunma sistemini ortaya koyabilme adına adeta zamanla yarıştı. Omuzdan atılan sistemlerden, Hisar sınıfı alçak ve orta irtifa hava savunma sistemlerini başarı ile test etti ve TSK envanterine kattı.

Bugün Türkiye’nin semaları ve stratejik tüm tesisleri bu alanda ortaya koyulan emek ve çabanın ürünü sistemler ile korunuyor.

İşte Hisar sınıfının yüksek irtifa sisteminde vazife görecek yerli ve milli imkanlarla geliştirilen uzun menzilli hava savunma sistemi Hisar-U, Millî Savunma Bakanlığı bünyesindeki test merkezinde yapılan atış testlerinden başarıyla geçti.

Semalarını tehditlere kapatmış ülke: Türkiye

Türkiye semalarından gelebilecek her türden tehdidi ya NATO üyesi ülkelerden ödünç aldığı sistemler ile kapatmak durumunda kaldı ya da kapatamadı ve İsrail uçağı gelip Urfa semalarında yakıt deposunu bırakarak uçup gitti.

Kuşkusuz bu zafiyet tam da birilerinin talep ettiği ve arzuladığı bir zafiyet idi.

Tüm bunlara rağmen, bu toprağın evlatları son derece kısa zaman dilimi içinde çok başarılı sistemler üretip devreye soktular.

Şimdi ise yüksek irtifada vazife görecek olan sistem hızla inşa ediliyor.

ABD ile ilişkilerde, ‘ABD üzülürse tadımız kaçar’ tarzda yazılar yazanların sessizliklerini anlayabiliyorum, çünkü hepsi esir şehrin insanlarının ruh halini taşıyorlar.

yusuf alabarda

Yusuf ALABARDA – 04 Aralık 2023

 

Türkiye, kendi imkanları ile geliştirdiği uzun menzilli Siper Hava Savunma Sistemini Trakya’dan Giresun’a kadar olan 800 km civarındaki bir alanda NOTAM ve NAVTEX ilan ederek denedi ve çok başarılı sonuçlar elde etti.

Türkiye’nin hava savunma sistemine dair

Türkiye, 1990’ların başından bu yana hava savunma sistemindeki eksiklerini gidermek için çok çaba harcadı. Özellikle Soğuk Savaş sonrası yıllarda, sınırlarında cereyan eden olaylarda en çok ihtiyaç duyduğu sistem, hava savunma sistemiydi.

Saddam Hüseyin, elindeki füzeleri İsrail’e karşı kullandığında, ABD tüm dünyaya Patriot hava savunma sistemlerinin nasıl maharetli olduğunun reklamını yapıyordu.

Türkiye de diğer NATO ülkeleri gibi bu patriot bataryalarından almak niyetinde olan ülkeler sırasına çoktan girmişti lakin Türkiye’nin o yıllarda çözmesi gereken çok daha önemli bir beka sorunu vardı: Terör

1990’lı yıllar hem terör faaliyetleri hem faili meçhul cinayetler hem de istikrarsız hükümetlerin olduğu yıllar olarak tarihe geçti. Siyasi irade 2000’lerin başlarından itibaren savunma siyasetinde ağırlığını her alanda arttırmaya başladı. Bu alanlardan bir tanesi de hava savunma sistemindeki açığı ABD’den Patriot alarak gidermekti fakat Patriot sistemlerinin Türkiye’ye satılması bugün olduğu gibi ABD Kongresinden onay alamadı.

Türkiye ilk adımını atıyor

Türkiye bu gelişmeler ışığında ihtiyacını karşılamak için 2008 yılında ihaleye çıkılacağını duyurmuş ve 2010 yılında ‘teklife çağrı dosyası’ yayınlanarak ihaleye katılması muhtemel firmalara bir çağrı yapmıştır.

Teklife çağrı dosyasına ABD, Rusya, Çin ve Fransız-İtalyan ortaklığı firmalar teklif vermişler ve teknoloji transferi, maliyet, teslimat zamanı gibi kriterler üzerinden yapılan puantaj sonucunda en uygun şartların Çin firması tarafından verildiği kamuoyu ile paylaşılmıştır.

Bu paylaşımdan sonra Çin’den bir hava savunma sisteminin alınmaması konusunda Türkiye’ye yönelik yoğun bir baskının başladı. İşte bu baskıların da etkisi ile ihalenin kazananı resmi olarak hiç açıklanmadı ve ihale rafa kaldırıldı.

Tehdit algısındaki değişim ve S-400 sistemleri

15 Temmuz gecesi gerçekleşen hain kalkışma ve Batı’nın ortaya koyduğu tavır, siyasi iktidara Türkiye için askeri tehdidin kaynaklarının çeşitliliğini bir kez daha net bir şekilde göstermiştir. Bu doğrultuda hava savunma sistemindeki açığı ivedilikle kapatmak isteyen Türkiye, kendisi ile istenilen zeminde (teslim tarihi, teknoloji transferi ve toplam maliyet) buluşmamakta direnen ABD ve NATO ülkeleri yerine, bu konularda en optimum taahhütte bulunan Rusya ile S400 hava savunma sistemlerinin tedariki ve finansmanı konusunda anlaşmıştır.

Kuşkusuz bu hamle ABD’nin tüm karar mekanizmalarında çok büyük bir hayal kırıklığı yaşatmış, Türkiye’nin artık eldeki kuş olmadığını cümle aleme göstermiştir.

İçerideki Batı muhipleri ısrarla S-400 sistemi yüzünden ABD ile olan ilişkilerimizin nasıl yara aldığına dair çarşaf çarşaf yazılar yazsalar da ABD’nin Cumhuriyet tarihi boyunca savunma siyaseti ve ambargolar üzerinden Türkiye’nin harici siyasetini nasıl şekillendirdiğine dair tek kelam etmemekteler.

Hele 15 Temmuz akşamı ve sonrasında yaşananları bu zevatın değerlendirmelerinin en ufak bir köşesinde dahi görememekteyiz.

Türkiye’nin hava savunma hamleleri

Türkiye’nin semalarının her türden hava tehdidine bu denli açık olduğu ortaya çıkınca Türkiye, çok katmanlı ve tümleşik bir hava savunma sistemini ortaya koyabilme adına adeta zamanla yarıştı. Omuzdan atılan sistemlerden, Hisar sınıfı alçak ve orta irtifa hava savunma sistemlerini başarı ile test etti ve TSK envanterine kattı.

Bugün Türkiye’nin semaları ve stratejik tüm tesisleri bu alanda ortaya koyulan emek ve çabanın ürünü sistemler ile korunuyor.

İşte Hisar sınıfının yüksek irtifa sisteminde vazife görecek yerli ve milli imkanlarla geliştirilen uzun menzilli hava savunma sistemi Hisar-U, Millî Savunma Bakanlığı bünyesindeki test merkezinde yapılan atış testlerinden başarıyla geçti.

Semalarını tehditlere kapatmış ülke: Türkiye

Türkiye semalarından gelebilecek her türden tehdidi ya NATO üyesi ülkelerden ödünç aldığı sistemler ile kapatmak durumunda kaldı ya da kapatamadı ve İsrail uçağı gelip Urfa semalarında yakıt deposunu bırakarak uçup gitti.

Kuşkusuz bu zafiyet tam da birilerinin talep ettiği ve arzuladığı bir zafiyet idi.

Tüm bunlara rağmen, bu toprağın evlatları son derece kısa zaman dilimi içinde çok başarılı sistemler üretip devreye soktular.

Şimdi ise yüksek irtifada vazife görecek olan sistem hızla inşa ediliyor.

ABD ile ilişkilerde, ‘ABD üzülürse tadımız kaçar’ tarzda yazılar yazanların sessizliklerini anlayabiliyorum, çünkü hepsi esir şehrin insanlarının ruh halini taşıyorlar.