Yusuf ALABARDA – 29 Kasım 2023
Geçtiğimiz günlerde dünya harp tarihini okurken konuyu ele alan yazar şöyle bir tespitte bulunuyordu; ‘dünya tarihi boyunca dünyayı kontrol edebilen bir sistem ya da fert olmamıştır’
Bu değişmez hakikati dünyayı kontrol etme ateşiyle yanıp tutuşan liderlere, lobilere ve karanlık odalara çok iyi belletmek lazım. Dünyada bu kadar kan ve gözyaşı dökülürken hala tek merkezden kontrol edilen bir dünya devleti projesinin peşinden koşmak ne kadar doğru?
Bu dünya devleti projesinin mimarları son 20 sene içinde etraflarında milli karakteri olan ne varsa saldırmakta beis görmediler. Bu kapsamda bir taraftan LGBT propagandasını dayatırlarken diğer taraftan da Viktor Orban’dan Erdoğan’a etraflarında engel gördükleri her kim varsa saldırdılar ve saldırmaya devam da edecekler.
İşte tam bunları düşünürken tevafuk bu ya okuduğum bir kitapta aynen şu cümleler yazıyordu: ‘İnsan bu dünyaya sahip olmaya değil şahit olmaya gelir’
Bu hakikat beni direkt dünya harp tarihi alanında okuduğum ve yukarıda sizlere aktardığım satırlara götürdü, evet kimse cihana da tek bir kör kuruşa da sahip olamaz zira halk edilme maksadımız sahip olmak değil şahit olmak.
Siz kendinizi üstün ırk safsatasına inandırır ve tüm cihana sahip olarak sözde Tanrı’nın Krallığı diye bir krallık kurmaya kalkarsanız sonu hep hüsran olur.
Zaten defalarca denediniz ve hep sonu hüsranla bitti.
Yine hüsranla bitecek, peki tüm bunlara rağmen neden ders çıkartmıyorsunuz?
Nebukadnezar’dan Romalılara kadar sürgünler, acılar, trajediler yaşandı ve yaşatıldı.
Babil Sürgünü
Bugün gelinen noktada daha önceki İsrail yöneticilerinden farksız söylemler etrafta kol geziyor. Netanyahu Yeşeya’nın kehanetinden bahsederken, kültür bakanı Gazze’ye nükleer silah atılmasını masaya koyuyor.
Ne olacak nükleer silah atınca?
Dünya hakimiyetini ve sözde Tanrı’nın Krallığı’nı Evanjelik akılla birlikte böyle nükleer silahla mı inşa edeceksiniz?
O Evanjelik akıl sizinle iş birliğini dahi sizin sonunuz gelsin diye yapıyor.
Abartmıyorum elbette, teolojileri bunu dikte ediyor.
Muharref Tevrat’ın hükümleri doğrultusunda etraflarındaki her canlıyı öldürme emri almış bir inanç kalıbı ile karşı karşıyayız ve bence asıl önemli olan nokta da tam burası.
Elon Musk yoksa tam da bu noktayı mı işaret ediyor?
Geçtiğimiz günlerde X platformunun sahibi Musk kendisine yönelik uygulanan baskılara daha fazla dayanamayarak İsrail’e gitti ve hem Cumhurbaşkanı Herzog hem de Başbakan Netenyahu ile bir görüşme yaptı.
Duygusal düşünmeden kopamayan Türk insanı bu sefer de Musk’ı adeta davayı satan adam konumuna oturtuverdi.
Musk denilen şahıs en nihayetinde ABD’de mukim ve küresel çapta ticaret yapan bir zat.
Bugüne kadar X platformunda ortaya koyduğu yayın siyaseti ile birçok hakikatin ortaya çıkmasına da sebebiyet verdi.
Geçtiğimiz günlerde Yahudileri zerre aşırılık olmadan eleştiren bir paylaşıma ‘haklısınız’ diyerek bir cevap vermesinin üzerine başta Beyaz Saray olmak üzere tüm Siyonist ağların hedefi haline geldi.
Apple, Disney ve IBM gibi firmalar reklamlarını durdurma kararı aldı.
İşte Musk bu ortamda daha fazla direnemedi ve İsrail ziyaretine karar verdi.
Ziyarette bir taraftan Gazze üzerinde internet hizmeti sunan SpaceX alçak irtifa uydularının İsrail Hükümeti ile ortak kullanma sözü verdi diğer taraftan da konuyu üç nokta üzerinden izah etti.
Birincisi sivilleri öldürenleri öldürmekten başka çare yok, ikincisi eğitim yoluyla insanların katiller olmasının önüne geçilmesi, üçüncüsü ise insanların yaşam standartlarının ve zenginliklerinin arttırılması.
Başlangıçta bu cümleler ile Musk’ın Hamas’ın ortadan kaldırılmasını istediği ve Hamas’ı ortaya çıkartan eğitim ve endoktrinasyon süreçlerinin değiştirilmesini istediğini düşünebiliriz.
Belki de gerçekte de bunu demek istedi.
Bunu bilme şansımız şimdilik yok.
Lakin Musk’ın ağzından çıkanlar dua olsa ve âmin diyerek Yaradan’a yalvarsak, sanırım Netanyahu’nun başına taş yağar çünkü İsrail’de sivilleri öldüren ve bu katliamı yapacak bir eğitim ve inanç sistematiğinden geçen kitle var.
İşte kendisini üstün ırk gören ve dünya hakimiyeti peşinde kan akıtan bu sakıncalı durum ve sakıncalı durumun ortaya çıkmasına sebep olan inanç ve eğitim sistematiği asıl üzerinde durulması gereken ana konudur.
Lakin ne yapsalar beyhude, yine sahip olamayacaklar, yine şahit olacaklar.
Kalın sağlıcakla…