Medeniyetlerin ve kültürlerin buluştuğu, kardeşliğin ve hoşgörünün egemen olduğu Şanlıurfa UNESCO tarafından dünya müzik kenti ilan edildi.
Bu ünvanı almamızda katkısı olan başta Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Zeynel Abidin Beyazgül olmak üzere emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.
UNESCO’nun kriterlerini az çok bilen biri olarak bu ünvanı almanın çok da kolay olmadığını tahmin edebiliyorum.
Neolitik çağlara dayanan müzik tarihini belirlemek için antik mozaiklerin destek olması da çok önemli tabii ki.
Binlerce yıl önce mitolojik sanatçımız “Orpheus”un Lir ile çaldığı ezgilerin bir mozaik olarak günümüze kadar gelmesi aynı zamanda Urfa müziği için bir belge olmuştur.
Hatta, bilime göre insanoğlunun yerleşik hayata geçiş yaptığı ilk şehir Urfa olduğuna göre ve müziğinde insanoğlunun yaşamında hep var olduğunu bilimsel olarak kabul ediyorsak o zaman Urfa müziğinin miladı olarak öyle üç beş bin yıl değil tam tamına on iki bin yıl geriye gitmemiz gerekiyor.
Buraya kadar her şey güzel de günümüzde bu kültürel mirasımız olan müzik hak ettiği yerde mi acaba?
Bilindiği gibi Urfa, Göbeklitepe’nin keşfinden sonra kültür turizmi olarak en iyi destinasyonlardan biri haline geldi.
İnsanlık adına yaklaşık on iki bin yıllık bir geçmişin vermiş olduğu heyecanı yaşamak için özellikle yerli turistlerin ilk tercihi Urfa olmuştur ve olmaktadır.
Gelen misafirler, Göbeklitepe, Harran, Balıklı göl, Tarihi çarşılar, Hanlar derken akşam oldu mu otantik bir mekanda yemek eşliğinde Urfa müziğiyle eğlenerek ve dinlenerek günü tamamlıyorlar.
Dikkat ederseniz şehrimizin kültürel miraslarının en başında gelen Göbeklitepe kadar müziğimizde aynı ilgiyi görüyor.
Hal böyle iken müzik yapan mekanları ve müzisyen kardeşlerimizi yeteri kadar denetleyebiliyoruz mu diye sormak istiyorum.
Başta kültürümüz olmak üzere misafirperverliğimizle, hoşgörümüzle, sunmuş olduğumuz yemeklerimizle konuklarımızı ağırlıyorken işin müzik kısmında ne kadar başarılıyız acaba?
Kıymetli müzisyen kardeşlerim;
Hepiniz çok iyi türkü söylüyorsunuz, çok iyi, saz keman çalıyorsunuz buna hiç itirazım yok, fakat bana göre bir çoğunuz üstlenmiş olduğunuz misyonun farkında değilsiniz.
Siz farkında olmadığınız gibi maalesef kentin otoriteleri de pek farkında değiller veya önemsemiyorlar.
UNESCO bu ünvanı;
Sen, erik dalını çok iyi söylüyorsun diye vermedi…
Davulun üzerine kolonya döküp yaktığın içinde vermedi…
Sadece binlerce yıl öncesinden gelen bir kültürü koruyup yaşatmak için verdi..
Değerli kardeşlerim, bunu hiç unutmayın ki Urfa’ya gelen misafirler Urfa kültürünü yaşamak ve o havayı teneffüs etmek için geliyorlar.
Yüzlerce kilometre uzaktan gelen misafirler o anda hoşlarına gitse bile “erik dalı gevrektir”i veya popüler türküleri sizden dinlemeye gelmiyorlar.
Çünkü, misafirlerin yaşadıkları kentlerde zaten bu tür türküleri çok güzel yorumlarla dinleme imkanları var neden bu kadar yol kat etsinler ki?
Size düşen görev, geleneksel türkülerimizi en güzel şekilde icra edip kültürel geçişkenliği sağlayıp misafirleri eğlendirmektir.
Bu konuda işini layığıyla yapanları tenzih ederek, usulden ve adaptan yoksun bir şekilde önüne Çiğ köfte leğenini, eline sazını alanın birer kültür elçisi kıvamına geldiği bu alanda Valilik ve Belediyelerin daha hassas davranmaları gerektiği kanaatindeyim.
Konu müzik olduğu için bu konudan bahsettim fakat olayı turizm faaliyetleri kapsamında değerlendirecek olursak gerek otellerimiz gerekse esnaflarımızın karnesinin hiç de iyi olmadığını belirtmek istiyorum.
Tüm paydaşlar unutmasın ki bugün için Urfa bu pastadan büyük payı alıyor, fakat yerli turizm etkileşime ve söylentiye göre hareket eder bir bakmışsın bir daha dönmemek üzere elimizden kayıp gitmiş!
Binlerce yıl öncesinden Atalarımızdan bize bir kültür mirası olarak kalan musikimizi yine binlerce yıl yaşatmak için hepimize büyük sorumluluklar düşmektedir.
Medeniyetlerin ve kültürlerin buluştuğu, kardeşliğin ve hoşgörünün egemen olduğu Şanlıurfa UNESCO tarafından dünya müzik kenti ilan edildi.
Bu ünvanı almamızda katkısı olan başta Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Zeynel Abidin Beyazgül olmak üzere emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.
UNESCO’nun kriterlerini az çok bilen biri olarak bu ünvanı almanın çok da kolay olmadığını tahmin edebiliyorum.
Neolitik çağlara dayanan müzik tarihini belirlemek için antik mozaiklerin destek olması da çok önemli tabii ki.
Binlerce yıl önce mitolojik sanatçımız “Orpheus”un Lir ile çaldığı ezgilerin bir mozaik olarak günümüze kadar gelmesi aynı zamanda Urfa müziği için bir belge olmuştur.
Hatta, bilime göre insanoğlunun yerleşik hayata geçiş yaptığı ilk şehir Urfa olduğuna göre ve müziğinde insanoğlunun yaşamında hep var olduğunu bilimsel olarak kabul ediyorsak o zaman Urfa müziğinin miladı olarak öyle üç beş bin yıl değil tam tamına on iki bin yıl geriye gitmemiz gerekiyor.
Buraya kadar her şey güzel de günümüzde bu kültürel mirasımız olan müzik hak ettiği yerde mi acaba?
Bilindiği gibi Urfa, Göbeklitepe’nin keşfinden sonra kültür turizmi olarak en iyi destinasyonlardan biri haline geldi.
İnsanlık adına yaklaşık on iki bin yıllık bir geçmişin vermiş olduğu heyecanı yaşamak için özellikle yerli turistlerin ilk tercihi Urfa olmuştur ve olmaktadır.
Gelen misafirler, Göbeklitepe, Harran, Balıklı göl, Tarihi çarşılar, Hanlar derken akşam oldu mu otantik bir mekanda yemek eşliğinde Urfa müziğiyle eğlenerek ve dinlenerek günü tamamlıyorlar.
Dikkat ederseniz şehrimizin kültürel miraslarının en başında gelen Göbeklitepe kadar müziğimizde aynı ilgiyi görüyor.
Hal böyle iken müzik yapan mekanları ve müzisyen kardeşlerimizi yeteri kadar denetleyebiliyoruz mu diye sormak istiyorum.
Başta kültürümüz olmak üzere misafirperverliğimizle, hoşgörümüzle, sunmuş olduğumuz yemeklerimizle konuklarımızı ağırlıyorken işin müzik kısmında ne kadar başarılıyız acaba?
Kıymetli müzisyen kardeşlerim;
Hepiniz çok iyi türkü söylüyorsunuz, çok iyi, saz keman çalıyorsunuz buna hiç itirazım yok, fakat bana göre bir çoğunuz üstlenmiş olduğunuz misyonun farkında değilsiniz.
Siz farkında olmadığınız gibi maalesef kentin otoriteleri de pek farkında değiller veya önemsemiyorlar.
UNESCO bu ünvanı;
Sen, erik dalını çok iyi söylüyorsun diye vermedi…
Davulun üzerine kolonya döküp yaktığın içinde vermedi…
Sadece binlerce yıl öncesinden gelen bir kültürü koruyup yaşatmak için verdi..
Değerli kardeşlerim, bunu hiç unutmayın ki Urfa’ya gelen misafirler Urfa kültürünü yaşamak ve o havayı teneffüs etmek için geliyorlar.
Yüzlerce kilometre uzaktan gelen misafirler o anda hoşlarına gitse bile “erik dalı gevrektir”i veya popüler türküleri sizden dinlemeye gelmiyorlar.
Çünkü, misafirlerin yaşadıkları kentlerde zaten bu tür türküleri çok güzel yorumlarla dinleme imkanları var neden bu kadar yol kat etsinler ki?
Size düşen görev, geleneksel türkülerimizi en güzel şekilde icra edip kültürel geçişkenliği sağlayıp misafirleri eğlendirmektir.
Bu konuda işini layığıyla yapanları tenzih ederek, usulden ve adaptan yoksun bir şekilde önüne Çiğ köfte leğenini, eline sazını alanın birer kültür elçisi kıvamına geldiği bu alanda Valilik ve Belediyelerin daha hassas davranmaları gerektiği kanaatindeyim.
Konu müzik olduğu için bu konudan bahsettim fakat olayı turizm faaliyetleri kapsamında değerlendirecek olursak gerek otellerimiz gerekse esnaflarımızın karnesinin hiç de iyi olmadığını belirtmek istiyorum.
Tüm paydaşlar unutmasın ki bugün için Urfa bu pastadan büyük payı alıyor, fakat yerli turizm etkileşime ve söylentiye göre hareket eder bir bakmışsın bir daha dönmemek üzere elimizden kayıp gitmiş!
Binlerce yıl öncesinden Atalarımızdan bize bir kültür mirası olarak kalan musikimizi yine binlerce yıl yaşatmak için hepimize büyük sorumluluklar düşmektedir.
