Yalan Rüzgârı

Yusuf ALABARDA – 06 Kasım 2023

 

Ve dün itibarı ile Kılıçdaroğlu dönemi sona erdi.

13 yıla sığdırdığı 12 seçim yenilgisinin sahibi Kılıçdaroğlu, arkasında hoş bir sedadan ziyade yalan ve iftira rüzgârı bıraktı.

Gidişi geliş şekline göre çok daha demokratik yollardan ve çok daha ahlaki zemin üzerine oldu.

CHP Grup başkan vekilliği makamına geldikten hemen sonra etrafında gördüğü her ne varsa doğru yanlış ayırt etmeden ekranlara taşıyan Kılıçdaroğlu, kendisini cilalamak için bekleyen medyanın büyük desteğine mazhar oldu.

Başarılı gördüğü tüm belediyelere iftiralar attı ve bu iftiraların bedelini yasalar önünde ödedi lakin bunları yaparken son derece büyük bir soğukkanlılık içerisinde yaptı. Bu iftiralar önüne konan her iddiaya kanmaya hazır ve yıllardır seçim zaferi görmemiş kitleleri galeyana getirdi ve kitleler galeyana geldikçe Kılıçdaroğlu dozu daha da arttırdı.

Bunun üzerine İstanbul Belediye Başkan adayı yapıldı lakin kendisine oy bile veremedi.

Ulusal konularda daha omurgalı bir siyaset güden CHP’de Deniz Baykal’ı tasfiye süreçleri başlayınca, birileri (Silk Road Institute) o dönem CHP milletvekili molan Onur Öymen’e gelerek yaşanacak olan senaryoyu tek tek anlattı.

Merak edeniniz varsa Onur Öymen’in o günlere dair yaptığı şahitliğe internet üzerinden izleyebilirler.

Tarihler 2010 yılını gösterdiğinde işlem tamamlanmış ve Deniz Baykal’ın kasetleri üzerinden CHP’ye bir genel başkan atanmıştı. Aslında o günden bugüne kadar Kılıçdaroğlu üzerinden ortaya konulanlar ibretliktir ve bir belgesel çekilmeyi fazlasıyla hak eder.

Söylediği her yalanın kısa sürede ortaya çıkmasına zerre takılı kalmaksızın 13 sene boyunca sadece yalan söylemekle kalmadı her türden iftirayı da attı.

Mahkemelerden yansıyan tazminat davaları karşılanamaz hale gelince, bir iddiaya göre vekil ve belediye başkanlarının katkı sunduğu bir para havuzu oluşturuldu.

Neler söylemedi ki?

Günü geldi Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin tuvaletlerindeki klozetlerin altından olduğunu söyledi, günü geldi Merkez Bankasının 128 milyar dolarının çalındığını söyledi. Hitap ettiği kitleden bir kişi de kalkıp demedi ki 128 milyar dolar kaybolmayacak ya da çalınmayacak kadar büyük bir para çünkü her yalanı bağrında besleyip büyütmeye hazır bir ruh hali her yeri sarıp sarmalamıştı.

Erdoğan’ın Man Adası denilen bir yerlere para kaçırdığı yalanını ortaya attı fakat yargı Kılıçdaroğlu’nu mahkûm etse de Kılıçdaroğlu’nun yüzü dahi kızarmadı.

Hayvanları için çöpten atık toplayan hali vakti yerinde olan insanları bile ‘çöpten ekmek toplayarak yaşıyorlar’ diyerek itham etti ve mezkûr kadın ekranda ihtiyaç sahibi olmadığını söylediğinde ‘o kadın bu kadın değil’ diyerek işin içinden çıkıverdi.

15 Temmuz darbe girişimine kalkan alçakların duymak isteyecekleri gibi bu hain kalkışmanın bir kontrollü darbe olduğu yalanını ortaya attı. Hatta o gece köprüde bazı Mehmetçiklerin kafalarının kesildiği yalanını attı lakin tek bir askerin ismini kamuoyu ile paylaşamadı.

Oysa darbe öncesinde tankların üzerine ilk ben çıkarım diyerek ahkam kesiyordu.

Sonradan öğrendik ki Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz gecesi Bakırköy Belediye Başkanı’nın güvenli evinde kahvesini yudumlayarak geçirmiş.

Milletin tanklar altında ezilmesini izlemiş.

Bu olay ortaya çıkmasına rağmen yine zerre sıkılmadan o gece nerede tank vardı diye sorabilmişti.

15 Temmuz öncesi de Erdoğan’ın kaçacağı yalanını atmakla yetinmedi, biz onu nereye kaçarsa kaçsın alıp gelip bulacağız dedi lakin dün bizzat kendisi tası tarağı toplamak zorunda kaldı.

AK Parti’deki 180 milletvekilinin FETÖ tarafından kullanılan ByLock yazışma programını kullandığı yalanını söyledi, bu konudaki delilleri gösterin denildiğinde de dosya yanımda değil yarın açıklarım dedi. O zamandan bugüne kadar tek bir isim veremedi.

Sakarya’daki Ana Tamir Merkezi’nin Katar’a satıldığı yalanını ortaya attı.

MSB, olayın bir satış işlemi olmadığını, sadece bir üretim bandının milli tank üretecek olan firmaya bedeli karşılığı tahsis edildiği fabrikanın tapu kaydı ile ortaya koyduysa da Kılıçdaroğlu o koltuktan ayrıldığı güne kadar aynı yalanı tekrar etmekten imtina etmedi.

Hızlı tren projesinde 6 milyar liralık yolsuzluk yapıldı diyerek bizzat Erdoğan’ın imzasını gösterse de bu farkın söz konusu hattın 103 km daha uzatılmasından kaynaklanan farktan ibaret olduğu ortaya çıktı.

Bir gün SADAT isimli ticari bir kuruluşta terörist yetiştiriliyor yalanı ile ortaya çıktı. Hatta iddiasını daha da öteye taşıyarak bu teröristlerin seçim gecesi ülkeyi terörize edeceğin yalanını ve iftirasını attı lakin günün sonunda ortaya tek bir kalem delil koyamadı

Üniversite sınavının yapılacağı gece Katar’dan gelecek öğrencilerin Türkiye’deki üniversitelere sınavsız bir şekilde yerleştirileceği yalanını milyonlarca anne ve babanın yüreğine ateş salarcasına söylerken yine yüzü dahi kızarmadı.

Sonrasında bunun bir yönetmelik değişikliği olduğu, Katar’dan sınavsız gelen bir öğrenci dahi olmadığı ortaya konulunca yalanını yine de ısrarla sürdürmeyi tercih etti.

Adana Büyükşehir Belediye Başkanı’nın 1000 yataklı bir sahra hastanesi yaptığını söylediği yerde ne hastane ne de bir yatak vardı lakin Kılıçdaroğlu için bunların bir önemi yoktu.

Liste uzar gider.

Bunlar Kılıçdaroğlu’nun yalan ve iftira siyasetine dair ummandan bir katre misaller.

Bir de siyaseten ortaya koydukları var ki asıl sorun bunlar. Bunları da gelecek yazımızda ele alalım.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

yusuf alabarda

Yusuf ALABARDA – 06 Kasım 2023

 

Ve dün itibarı ile Kılıçdaroğlu dönemi sona erdi.

13 yıla sığdırdığı 12 seçim yenilgisinin sahibi Kılıçdaroğlu, arkasında hoş bir sedadan ziyade yalan ve iftira rüzgârı bıraktı.

Gidişi geliş şekline göre çok daha demokratik yollardan ve çok daha ahlaki zemin üzerine oldu.

CHP Grup başkan vekilliği makamına geldikten hemen sonra etrafında gördüğü her ne varsa doğru yanlış ayırt etmeden ekranlara taşıyan Kılıçdaroğlu, kendisini cilalamak için bekleyen medyanın büyük desteğine mazhar oldu.

Başarılı gördüğü tüm belediyelere iftiralar attı ve bu iftiraların bedelini yasalar önünde ödedi lakin bunları yaparken son derece büyük bir soğukkanlılık içerisinde yaptı. Bu iftiralar önüne konan her iddiaya kanmaya hazır ve yıllardır seçim zaferi görmemiş kitleleri galeyana getirdi ve kitleler galeyana geldikçe Kılıçdaroğlu dozu daha da arttırdı.

Bunun üzerine İstanbul Belediye Başkan adayı yapıldı lakin kendisine oy bile veremedi.

Ulusal konularda daha omurgalı bir siyaset güden CHP’de Deniz Baykal’ı tasfiye süreçleri başlayınca, birileri (Silk Road Institute) o dönem CHP milletvekili molan Onur Öymen’e gelerek yaşanacak olan senaryoyu tek tek anlattı.

Merak edeniniz varsa Onur Öymen’in o günlere dair yaptığı şahitliğe internet üzerinden izleyebilirler.

Tarihler 2010 yılını gösterdiğinde işlem tamamlanmış ve Deniz Baykal’ın kasetleri üzerinden CHP’ye bir genel başkan atanmıştı. Aslında o günden bugüne kadar Kılıçdaroğlu üzerinden ortaya konulanlar ibretliktir ve bir belgesel çekilmeyi fazlasıyla hak eder.

Söylediği her yalanın kısa sürede ortaya çıkmasına zerre takılı kalmaksızın 13 sene boyunca sadece yalan söylemekle kalmadı her türden iftirayı da attı.

Mahkemelerden yansıyan tazminat davaları karşılanamaz hale gelince, bir iddiaya göre vekil ve belediye başkanlarının katkı sunduğu bir para havuzu oluşturuldu.

Neler söylemedi ki?

Günü geldi Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin tuvaletlerindeki klozetlerin altından olduğunu söyledi, günü geldi Merkez Bankasının 128 milyar dolarının çalındığını söyledi. Hitap ettiği kitleden bir kişi de kalkıp demedi ki 128 milyar dolar kaybolmayacak ya da çalınmayacak kadar büyük bir para çünkü her yalanı bağrında besleyip büyütmeye hazır bir ruh hali her yeri sarıp sarmalamıştı.

Erdoğan’ın Man Adası denilen bir yerlere para kaçırdığı yalanını ortaya attı fakat yargı Kılıçdaroğlu’nu mahkûm etse de Kılıçdaroğlu’nun yüzü dahi kızarmadı.

Hayvanları için çöpten atık toplayan hali vakti yerinde olan insanları bile ‘çöpten ekmek toplayarak yaşıyorlar’ diyerek itham etti ve mezkûr kadın ekranda ihtiyaç sahibi olmadığını söylediğinde ‘o kadın bu kadın değil’ diyerek işin içinden çıkıverdi.

15 Temmuz darbe girişimine kalkan alçakların duymak isteyecekleri gibi bu hain kalkışmanın bir kontrollü darbe olduğu yalanını ortaya attı. Hatta o gece köprüde bazı Mehmetçiklerin kafalarının kesildiği yalanını attı lakin tek bir askerin ismini kamuoyu ile paylaşamadı.

Oysa darbe öncesinde tankların üzerine ilk ben çıkarım diyerek ahkam kesiyordu.

Sonradan öğrendik ki Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz gecesi Bakırköy Belediye Başkanı’nın güvenli evinde kahvesini yudumlayarak geçirmiş.

Milletin tanklar altında ezilmesini izlemiş.

Bu olay ortaya çıkmasına rağmen yine zerre sıkılmadan o gece nerede tank vardı diye sorabilmişti.

15 Temmuz öncesi de Erdoğan’ın kaçacağı yalanını atmakla yetinmedi, biz onu nereye kaçarsa kaçsın alıp gelip bulacağız dedi lakin dün bizzat kendisi tası tarağı toplamak zorunda kaldı.

AK Parti’deki 180 milletvekilinin FETÖ tarafından kullanılan ByLock yazışma programını kullandığı yalanını söyledi, bu konudaki delilleri gösterin denildiğinde de dosya yanımda değil yarın açıklarım dedi. O zamandan bugüne kadar tek bir isim veremedi.

Sakarya’daki Ana Tamir Merkezi’nin Katar’a satıldığı yalanını ortaya attı.

MSB, olayın bir satış işlemi olmadığını, sadece bir üretim bandının milli tank üretecek olan firmaya bedeli karşılığı tahsis edildiği fabrikanın tapu kaydı ile ortaya koyduysa da Kılıçdaroğlu o koltuktan ayrıldığı güne kadar aynı yalanı tekrar etmekten imtina etmedi.

Hızlı tren projesinde 6 milyar liralık yolsuzluk yapıldı diyerek bizzat Erdoğan’ın imzasını gösterse de bu farkın söz konusu hattın 103 km daha uzatılmasından kaynaklanan farktan ibaret olduğu ortaya çıktı.

Bir gün SADAT isimli ticari bir kuruluşta terörist yetiştiriliyor yalanı ile ortaya çıktı. Hatta iddiasını daha da öteye taşıyarak bu teröristlerin seçim gecesi ülkeyi terörize edeceğin yalanını ve iftirasını attı lakin günün sonunda ortaya tek bir kalem delil koyamadı

Üniversite sınavının yapılacağı gece Katar’dan gelecek öğrencilerin Türkiye’deki üniversitelere sınavsız bir şekilde yerleştirileceği yalanını milyonlarca anne ve babanın yüreğine ateş salarcasına söylerken yine yüzü dahi kızarmadı.

Sonrasında bunun bir yönetmelik değişikliği olduğu, Katar’dan sınavsız gelen bir öğrenci dahi olmadığı ortaya konulunca yalanını yine de ısrarla sürdürmeyi tercih etti.

Adana Büyükşehir Belediye Başkanı’nın 1000 yataklı bir sahra hastanesi yaptığını söylediği yerde ne hastane ne de bir yatak vardı lakin Kılıçdaroğlu için bunların bir önemi yoktu.

Liste uzar gider.

Bunlar Kılıçdaroğlu’nun yalan ve iftira siyasetine dair ummandan bir katre misaller.

Bir de siyaseten ortaya koydukları var ki asıl sorun bunlar. Bunları da gelecek yazımızda ele alalım.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.