fatih ünlü iyilik eden iyilik bulur

Fatih ÜNLÜ – 01 Kasım 2023

Kıymetli okuyucularımız, bir önceki yazımızda hayat pahalılığının, özellikle gıdadaki fiyat artışlarının önlenmesi için öncelikle 1) Kamu kesimine, 2) Özel kesime sonra da 3) Tüketicilere, 4) Bilim dünyasına, akademik camiaya ve 5) Medya dahil tüm toplum kesimlerine çok önemli görevler düştüğünü söylemiştik. Ve bu aktörlerden kamu kesiminin yapabileceklerini 7 alt başlık altında toplayıp ilk alt başlığı ele almıştık. Bu hafta kamu kesiminin yapabileceklerini diğer alt başlıklarıyla tamamlamaya çalışacağız.

Konu çok kapsamlı olduğu için yazı da uzun oldu, hakkınızı helal edin. Ama biraz sabırla, yazılanların faydalı bir zihin egzersizine vesile olacağını ümit ediyoruz.

Kamu kesiminin yapabileceği işler, alabileceği önlemler.

a) Makroekonomik istikrar ve dıştaki, içteki ekonomik şokların etkisini azaltacak önlemler

Bu alt başlığa dair özellikle gıda sektörünü ilgilendiren birkaç hususu okuyucularımızla bir önceki yazımızda paylaşmıştık. Özetle, kamu kesimine düşen iki önemli rolden bahsetmiştik:

-Dış dünyada meydana gelebilecek şoklardan ve emtia fiyatı artışlarından ilgili sektörlerin daha az etkilenmesi için tedbir almak ve

-İmkanlar dahilinde uluslar arası gerginlikleri azaltmaya çalışmak ve Türkiye’nin buğday krizini önleme yönündeki çabalarında olduğu gibi uluslar arası sorunların çözümüne katkıda bulunmak.

Dolayısıyla bu yazımızda kısa bir tespitten sonra diğer alt başlıklarımıza geçebiliriz.

Makroekonomik dengeler, döviz kuru, mali disiplin, oranlar vs. bunlar yerine göre kuşkusuz çok önemli hale gelebilir ama asıl en önemli ekonomik tedbir, gıda dahil her alanda kaliteli, katma değerli ve ticaret merkezli üretime, AR-GE ve fıtrata uygun teknolojilere dayalı bir ekonomik altyapı oluşturabilmek ve insan dehasından azami faydalanan ve sosyal refahı, toplumsal huzuru gözeten yaklaşımlar geliştirebilmektir.

Özellikle mukayeseli ve rekabetçi avantaja sahip olunan alanlarda ve stratejik sektörlerde yerli üretimin teşviki, yüksek kaliteli üretim ve markalaşma gibi unsurlar kritik öneme sahiptir. Bu gibi konulara kafa yoran tecrübeli uzmanlarımızın görüşlerini ve kendi fikirlerimi okuyucularımızla ayrı yazılarda bilahare paylaşabiliriz.

b) Girdi maliyetlerinin azaltılması ve girdi piyasalarının istikrara kavuşturulması

Girdi maliyetleri fiyatları doğrudan ve bazen de katlanarak etkiliyor.  Girdi fiyatlarının mümkünse azaltılmasında, bu olmazsa istikrar bulmasında kamu kesimine çok önemli bir rol düşüyor. Özellikle döviz kuru, akaryakıt ve enerji maliyetleri gibi unsurlar diğer girdi fiyatlarını, piyasaları ve gıda fiyatlarını doğrudan etkiliyor.

Girdi fiyatlarındaki artışların gıda fiyatlarına nasıl yansıdığını anlamak için bir örnek olarak akaryakıtı ele alalım. Akaryakıt gıdanın hem üretiminde hem de nakliyesinde önemli bir paya sahip. Akaryakıt fiyatları da malum çok sık değişiyor. Ara ara fiyatlarda düşmeler olsa da genel eğilim artış yönünde.

Kurumlarımız tarafından yapılan bazı çalışmalar, akaryakıt fiyat artışlarının gıda fiyatlarına yansımasının bu artışların maliyete getirdiği ilave yükün kat be kat üzerinde gerçekleştiğini gösteriyor. Bunun muhtemel bir sebebi şu: Fiyatları belirleyenler veya bunda etkisi olanlar akaryakıt fiyatındaki artışların devam edeceğine dair algılarını da fiyatlara -fazlasıyla- yansıtabiliyorlar. Dolayısıyla tüketici, geleceğe dair olmamış belki hiç olmayacak maliyet beklentileri için de bir bedel ödüyor.

Akaryakıt gibi temel girdilerin fiyatlarında bir istikrar oluşursa, bu menfi algı çok çabuk yıkılabilir ve fiyatları yukarı doğru iten baskı ve algı ciddi oranda azalır. Son uluslar arası gelişmelerle bu çok kolay olmayacak gibi görünüyor ama elden geleni de yapmak gerek.

Bu çerçevede, akaryakıt piyasasındaki sert dalgalanmaların önlenmesi,  halkımızın yararının gözetilmesi ve üretimin, ticaretin ve ihracatın desteklenmesi noktasında hedefli bir akaryakıt sübvansiyon ve stabilizasyon programının tasarlanabileceğini düşünüyoruz. Bu hedefli program daha çok dar ve orta gelirlilere, tarımsal üretime, toplu taşıma ve gıda ve ihraç ürünleri gibi kamu yararı olan tüm ürünlerin nakliyesine belirli bir kotayla uygun fiyatlı akaryakıt tedariğini kapsayabilir.

Dikkatli bir planlamayla ve suistimali önlemek için de elektronik ortamlardan azami faydalanılarak uygulanacak hedefli bir sübvansiyon programı piyasaya ve gıda dahil fiyatların düşmesine çok olumlu bir katkı sağlayabilir. Buna dair spesifik bir öneriyi sonraki yazılarımızda okuyucularımızla paylaşabiliriz.

İlginizi çekebilir!  Amerika'ya da Kayyum Atanır Mı? – Hüseyin Alemdar

Akaryakıt gibi gıda üretimini ve fiyatlarını etkileyen tohum gibi, gübre gibi birçok girdi mevcut. Bunlarda da yerli üretimi teşvik etmek gibi dövize bağımlılığı azaltacak tedbirlerle  kamu kesimi fiyat istikrarına katkıda bulunabilir.

c) Vergi Gibi Enstrümanların adil ve etkin kullanılması

Fiyatlarla ilgili kamunun sorumluğunda olan bir diğer alan da vergi gibi enstrümanların adil ve etkin bir şekilde kullanılmasıdır. Burada vatandaşa ilave yük getirecek ve fiyatlara da yansıyabilecek yeni vergiler yerine Rahmetli Erbakan Hocamız döneminde uygulanan havuz sistemi gibi, Rahmetli Turgut Özal’ın muhtelif girişimleri gibi yenilikçi paket ve kaynaklara yönelinmesinde fayda var.

Göstergeler, işgücünün gelirden aldığı pay ciddi oranda azalırken, sermayenin aldığı payın yükseldiğini gösteriyor. TÜİK verilerine göre, işgücü ödemelerinin milli gelir içindeki payı 2019’de yüzde 31,3 iken 2022 yılında yüzde 23,6’a gerilemiş. Aynı dönemde sermaye sahiplerinin payı ise 42,7’den yüzde 48,1’e yükselmiş.

Dolayısıyla devletin vergilerde ve ilave mali yük getirecek önlemlerde zaten kayıpta olan ücretliler, dar ve orta gelirliler yerine kamuda tasarrufun yanı sıra son dönemde çok yüksek kârlar elde etmiş kesimlere yönelinmesi şüphesiz daha adil bir yaklaşım olacaktır. Burada da makul bir yöntemle toplanacak ekstra vergilerin ekonomiye doğrudan katkı sağlayacak istihdam oluşturucu projelerde, sosyal projelerde kullanılması faydayı katlayabilir.  Bunlar şüphesiz her yönüyle çalışılması ve en iyi formüllerin bulunması gereken konular.

Yine ihracat düzenlemeleri ve ithalat vergi ve izinleri de hayat pahalılığına, gıda fiyatlarına doğrudan etki edebilecek ve kamu kesiminin yetki alanına giren hususlar.  Ülkeler genellikle tarım sektörlerini yüksek gümrük vergileriyle koruma altında tutmak isterler ama gıda darlığı ihtimali durumunda gümrük vergilerini hızla düşürerek ithalat imkânlarından da yararlanırlar. Çünkü piyasada darlık veya darlık algısı başta gıda sektöründe birçok spekülasyon ve manipülasyona sebebiyet verebilir.

d) Piyasaların kontrolü, yapay fiyat artışlarının ve haksız rekabetin önlenmesi

Piyasaların kontrolü, yapay fiyat artışlarının ve haksız rekabetin önlenmesi de kamunun asli bir vazifesidir. Fatura bilgileri ve elektronik sistemler üzerinden fiyatlardaki hareketler ve anormal artışlar yapay zeka ve etkin algoritmalarla tespit edilebilir ve piyasalar objektif kriterlerle düzenli denetlenebilir. Bu konuda bazı girişimler zaten mevcut, eksik kalan yönler tamamlanabilir.

Bu çerçevede, Hükumetin, Ticaret Bakanlığımızın büyük marketlerle olumlu bir ortamda görüşerek onlardan fiyatları artırmamalarının istenmesi ve piyasadaki oyunculara muhtelif çağrılarda bulunulması, devletin gücünü vatandaşı lehine kullanmasının güzel bir örneği oldu. Ben yaklaşık üç yıl öncesinden başlayarak bazı ortamlarda buna benzer bir öneriyi -yukarı paragraftaki öneri ile birlikte- dillendiriyordum. Bu süreçte bir etkisi oldu mu bilemiyorum.

Malum, ilk defa bu yıl başında dönemin Ticaret Bakanı Mehmet Muş tarafından büyük market zincirleriyle yapılan görüşmeler ve sonrasında başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Ticaret Bakanımız Ömer Bolat tarafından son dönemde yapılan çağrılar, önceden çokça denenen salt ceza yönteminden daha  etkili sonuçlar verdi. Suistimallere ise zaten hiçbir zaman göz yummamak lazım.

Evet, tüm bunlar güzel önlemler ama yazı dizisinin girişinde bahsettiğimiz üzere bir yere kadar etkili olabilir. İşin aslı ilk maddede ifade ettiğimiz girdi maliyetlerinin azaltılması ve bir istikrara kavuşturulmasıdır… AR-GE’dir, gıdanın üretimi ve muhafazasında yeni teknolojilerdir… Ara mallarının daha uygun fiyatla teminidir vs. Bu liste elbette daha da uzayabilir.

e) Aracı mekanizmaların rasyonelleştirilmesi, daha verimli hale getirilmesi

Yine üreticilerle tüketiciler arasında ürün akışını kolaylaştıracak kurumsal altyapıyı oluşturmak ve fiyatı şişirme ihtimali olan mekanizmaları rasyonel hale getirmek de kamunun asli görevlerinden birisidir. Bu çerçevede hal ve ürün borsalarının etkin ve asıl üretici lehine çalıştırılabilmesi kritik öneme sahiptir.

İlginizi çekebilir!  Sanatla terör yaratmak!

Ürün üreticiden tüketiciye ulaşıncaya kadar emeği geçen herkesin bir kâr etme hakkı elbet vardır ama adaletli bir ölçüyle. Asıl kâr etmesi gereken o işin çilesini en çok çeken üreticilerdir. Bu düşünce şüphesiz birçok kişi tarafından dile getiriliyor ama asıl nasıl yapılacağı önemli. Bu da öncelikle samimiyeti ve güçlü siyasi iradeyi; sonra da konuyla ilgili tüm kesimlerle istişareler neticesinde detaylı bir çalışmayla etkin planlama ve simülasyonu gerektiriyor.

Bir de girdi maliyetlerinin toptan alım suretiyle azaltılması, ölçek ekonomilerinin yakalanması ve yeni pazarlara açılım için en iyi imkanlardan olan kooperatifler, ortaklıklar ve sözleşmeli tarım gibi yöntemler sürekli teşvik edilmeli.  Üreticilerin kazanamadığı bir piyasa kalıcı olamaz, sürdürülebilir olamaz. Buna bir örnek, tarımla uğraşan nüfusumuzun giderek yaşlanması ve azalmasıdır. Bunda gelirden başka unsurların da etkisi vardır elbette ama gelir de çok önemli bir unsurdur.

f) Gıda Üretiminin Teşvik Edilmesi

Türkiye güçlü bir tarım ülkesi. Sorunlarımız olsa da tarımsal üretimde dünyanın sayılı ülkelerinden birisiyiz. Fakat yeni şartlar ve “paradigmalar” ortaya çıkıyor. Örneğin, yeraltı suları da dahil suyumuz giderek azalıyor. Artık tarım sektöründe daha hedefli hareket etmemiz gerekiyor. Şimdi de özellikle suyu az tüketen ve iyi kazandıran ürünlere yoğunlaşarak ve bu gibi ürünlerde girdilerin üreticilerimize uygun fiyatla verilmesini içeren ve pazarlama boyutunu da dikkate alan güçlü bir tarımsal üretim hamlesi başlatılabilir.

Bu çerçevede, Tarım, Orman ve Hayvancılık Bakanlığımızın aynı ürünlere yoğunlaşılmasını önleyecek kayıt ve hedefli teşvik sistemi çok olumlu bir girişim. Zira aynı üründen aşırı üretilmesi hem çiftçiye zarar ettiriyor hem de israfa sebep oluyordu. Tabii, her programda olduğu gibi burada da etkin uygulama ve zaman içerinde sistemi daha da etkinleştirecek önlemlerin alınması önemli.

g) Teknoloji geliştirilmesi ve AR-GE

Teknoloji geliştirilmesi ve AR-GE birçok alanda olduğu gibi hayat pahalılığının ve gıda fiyatlarındaki artışların önlenmesinde de kritik bir öneme sahip. Bu alanda özel sektörün de özellikle uygulamada çok önemli bir yeri vardır ama süreçleri yönlendirme ve teşvik araçlarının oluşturulmasında kamu kesiminin rolü asıldır.  Bu konuyu ayrı bir yazımızda detaylı tartışabiliriz.

AR-GE ve teknoloji geliştirme konusunda birçok girişim ve devlet desteği mevcut. Bu çerçevede, AR-GE ile suyu daha az tüketen bitki, sebze tohumları ve meyve türleri geliştirilebilir, tabii girdilerle, zararlı katkı maddelerine başvurmadan gıdada raf ömrünü uzatacak teknolojiler ve üretim yöntemleri geliştirilebilir. Özellikle sıcak bölgelerde saklama koşulları iyileştirilebilir, hasat sonrası ürün kayıplarının azalması için ilave önlemler keşfedilebilir. Böylece hem gıdaya erişebilirlik artırılabilir hem de israfın önüne geçilebilir. Bunlar gıda alanında kamu AR-GE desteği ve yönlendirmesiyle yapılabileceklere sadece birkaç örnek.

Malum, artık yazılımlarla tarımsal ürünlerin safahatı, geçirdiği tüm aşamalar yakından takip edilebiliyor. Verilerin doğru ve zamanında girilmesiyle ilgili önlemler de alınarak, bu gibi sistemlerle her bir ürünün tarladan markete ve pazara en hızlı ve sağlıklı bir şekilde ve uygun fiyatla ulaştırılması temin edilebilir. Çünkü bu sistemlerle hem fazla ilaçlama vs. gibi zararlı uygulamalar teşhis edilip önlenebilir, hem de süreçte fiyatları şişiren aşamalar detaylı incelenerek gereken önlemler alınabilir.

Eğitim, doğru gıda ve doğru beslenme alışkanlıklarının edinilmesinde, şehirlerde küçük ölçekte yapılabilecek tarım vs. gibi konularda da ilgili devlet kurumlarına çok önemli roller düşebilir…

Yukarıda saydıklarımız kamu kesiminin hayat pahalılığını ve gıda fiyatlarındaki artışları önlemedeki rolüne dair ipuçları verebilecek bir giriş. Bunlar gibi veya çok daha spesifik birçok öneri ve önlem ilgili birimlerimizce, uzmanlarca çok detaylı çalışılarak bulunabilir ve gerekli istişarelerden sonra yöneticilerimiz ve ilgili birimlerimiz tarafından hızla uygulamaya konulabilir.

Yazımızı bu sözlerle noktalayıp diğer hususları sonraki yazımıza bırakalım. Allah’a emanet olun.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.