maymun çiçeği detayları

Ferhat ÜNLÜ – 16 Ekim 2023

 

Zamanımızın Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın Başkanı iken İsrail gizli servisi Mossad’ın başkanı ve beraberindeki heyetle resmi görüşmeler sonrası sohbet ediyordu. Haberin mahreci Ankara mı, Tel Aviv mi, o kısmı iki paragraf sonraya erteleyeyim; zaman olarak ise geçtiğimiz üç yıl içinde diyerek kronolojiyi yarı-müphem bırakayım.

Gerek Mossadçılar, gerekse de SIS’çiler (Secret Intelligence Servisi’in kısaltması), yani İngiliz Harici İstihbarat Teşkilatı MI6’in yöneticileri Hakan Fidan’la entelektüel sohbet yapmaktan keyif alırlardı. Fidan, bir gün Mossad yetkilileri resmi ziyaret için kendisine geldiğinde (Mahrecin Ankara olduğunu şimdi öğrenmiş oldunuz) diplomatik konular konuşulduktan sonra Yahudi Ezoteriklerin beslendiği kaynaklar üzerine bir sohbet başlar.

Konu derinleşince, Fidan  ‘Zohar’dan alıntılar yapar. Zohar; Yahudi mistik, Ezoterik öğretisi Kabbala’nın en önemli kitapları arasında yer alan bir seridir. ‘Tanrı’nın isimlerinin doğası, evrenin kökeni ve yapısı, ruhların doğası, günah, iyilik ve kötülük gibi konuları içeren Zohar, Museviler arasında bile az kişinin bildiği bir metindir. Bu nedenle bahse konu alanda ihtisas sahibi olan Yahudi meslektaşları bile Fidan’ın bilgisinin derinliğine şaşırırlar. Misal İngilizler olsa o kadar da şaşırmazlardı. Onlar Hakan Fidan’ın bir kitap kurdu olduğuna İsraillilerden daha çok vakıflar. Fidan’a kitap hediye etmişlikleri de vaki.

İmdi…  Türkiye’nin İsrail ile istihbari ilişkilerinin niceliği ve niteliği, 7 Ekim’de başlayan İsrail-Hamas Savaşı sonucunda iki devletli bir çözüme ulaşılması için Türkiye’nin yapabileceklerini göstermesi açısından önemlidir.

Hakan Fidan, zaman zaman sohbetlerinde devletin bağışıklık sistemine benzettiği istihbaratı yönetmeye başlar başlamaz Türkiye Cumhuriyeti’nin immün sistemi için en büyük tehdidin FETÖ tehlikesi olduğunu anladı ve bu konuda başından beri inisiyatif alarak tarihin akışının değiştirilmesine inkâr edilemez bir katkı sağladı.

 

MOSSAD’LA İLİŞKİLER NEREDEN NEREYE GELDİ

2010’dan bu yana geçen 13 yılda devletin bağışıklık sistemi, geçmişe oranla daha güçlü hale getirildi. Hele de kısa tarihinin tamamı boyunca ülkemizin imkânlarından ziyadesiyle faydalanmış olan İsrail gizli servisi Mossad’a karşı… İsrail ile elbette düşman değiliz; ancak 1990’larda, hatta 2000’lerin başında daha çok tek taraflı bir sömürüye dayanan dostluk masallarına da ülke olarak artık karnımız tok.

Hatırlayalım, hatırlatalım; Hakan Fidan, MİT Müsteşarlığı’na ilk geldiğinde buna ilk itiraz eden İsrail olmuştu. Hâlbuki ne hakları var değil mi? Türkiye’nin, stratejik kararlarını kendi başına alabileceği bir iradeyle hareket etmesi Tel Aviv’i rahatsız etmişti. Çünkü 20. Yüzyıl’ın ikinci yarısında başlayıp 1990’ların sonunda şahikasına tırmanan İsrail lehine Ankara-Tel Aviv ilişkileri, yerini yeni bir paradigmaya bırakıyordu, esas mesele buydu. Gizli hedefleri, eski paradigmaya yeniden dönmekti, ama bunun nafile olduğunu zamanla, 13 yılda kendileri de gördüler.

Özellikle 28 Şubat’tan sonra MİT-Mossad ilişkileri gereğinden fazla sıkı fıkı olmuştu. İlişkiler o kadar sıkı fıkıydı ki, İsrail istihbaratının Genelkurmay’da irtibat ofisi vardı. Bu, Genelkurmay’daki irtibat ofisi meselesini de bana 2000’li yıllarda MİT’te Kontr-Espiyonaj Daire Başkanlığı’nda şube müdürlüğü yapmış ve Teşkilat’ın Londra Temsilciliği’nde bulunmuş Metin Ersöz anlatmıştı.

 

GAZZE, DÜNYA SAVAŞI’NIN İNCE KIRMIZI HATTI

MİT eski Başkanı Hakan Fidan, İsrail-Hamas Savaşı’nın durması ve Filistin’de kalıcı bir çözüme erişilmesi için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla Dışişleri Bakanı olarak mekik diplomasisi yürütüyor. Zira eğer Orta Doğu’daki bu savaş, son savaş olmazsa; başta periferimizdeki bölge olmak üzere dünyanın pek çok bölgesi sıcakken dünya savaşının çıkma riski artıyor.

Gazze Şeridi, dünya savaşı riski bağlamında âdeta bir ince kırmızı hatta dönüştü.

İnce Kırmızı Hat (The Thin Red Line) 1998 mahsulü bir savaş filmidir. Felsefi yönü çok kuvvetli bir filmdir, Terrence Malick imzalı… 1998 senesinde Çemberlitaş Fitaş sinemasında izlemiştim, ilk gösterime girdiğinde…

İnce Kırmızı Hat’ta Guadalcanal’a çıkarma yapan Amerikan askerleri ile Japon askerlerinin çatışması anlatılır; onca doğal güzelliğin içinde savaş, adayı cehenneme çevirir. Filmin ortalarında sislerin arasında bir çatışma sahnesi vardır; Armageddon’a, yani İncil’deki son savaşa gönderme diyebileceğimiz son muharebe…

Şimdi İsrail ile Filistin arasındaki giderek, Batı dünyası ile İslam dünyası arasındaki muharebe alanı Gazze başta olmak üzere Filistin… Ama Gazze, Armageddon’un fitilinin ateşlendiği yer olmamalı, olmayacak.

Misal kara harekâtı bu riski artırır. İsrail, farkındaysanız kara harekâtı konusunda çok heveskâr olmasına rağmen beklemede. Çünkü ABD desteği yetersiz. Tamam, Pentagon; bölgeye ikinci uçak gemisini göndereceğini açıkladı. İsrail, Gazze Şeridi’ne zırhlı araçlarla yığınak yapıyor. Ama şu İnce Kırmızı Hattın aşılmasının getireceği riskleri İsrail bile görüyor.

Rusya ve Çin, BM beşlisi üyeleri olarak buna itiraz edecektir. ‘De Facto’ olarak sözü, Birleşmiş Milletler beşlisi olacak kadar önemli olan Türkiye de elbette itiraz edecektir. İki devletli çözüm için Türkiye’nin etrafındaki yangını söndürmesi gerekiyor. Bu, eski CIA’ci Graham Fuller’in söylediği gibi bir ateş çemberi meselesi değil, yangın meselesi. Türkiye’yi ateş çemberine sokmaya çalışanlar var tabi. Boşuna değildir; Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı, Amerikan MİT’i CIA’in eski yöneticisi Graham Fuller’ın “Türkiye, ateş çemberinden geçmek zorunda olan bir aslan” demesi.

Böyle demişti Graham Fuller, FETÖ’nün de hamisidir. Biz bu ateş çemberini yararız.

Ayrıca Türkiye aslan değil; kurttur, kurt…

Hem hastalığın kurdudur, hem de sağlığın…

Hem sevginin kurdudur, hem de hiddetin…

Hem savaşın kurdudur, hem de barışın…

Hem tarihin kurdudur, hem de zamanın…